AİLEYİ AYAKTA TUTAN DEĞERLER

AİLEYİ AYAKTA TUTAN DEĞERLER

Buna göre, insanın toplumsal hayattaki konumunu, ilk olarak ailede aldığı eğitim, gelenek, görenek ve terbiye istikametinde göstereceği ifade edilebilir. Toplumun en küçük yapı taşı olması sebebiyle aile, fertlerini iyi ve kaliteli olarak yetiştirip topluma kazandırdığı ölçüde görevini yerine getirmiş sayılacaktır. Milletlerin ve toplumların inşasında en etkin göreve sahip olan ailenin toplum için önemi tam da burada ortaya çıkmaktadır. Bu...

A+A-

Buna göre, insanın toplumsal hayattaki konumunu, ilk olarak ailede aldığı eğitim, gelenek, görenek ve terbiye istikametinde göstereceği ifade edilebilir. Toplumun en küçük yapı taşı olması sebebiyle aile, fertlerini iyi ve kaliteli olarak yetiştirip topluma kazandırdığı ölçüde görevini yerine getirmiş sayılacaktır. Milletlerin ve toplumların inşasında en etkin göreve sahip olan ailenin toplum için önemi tam da burada ortaya çıkmaktadır. Bu manada fıtratı yönüyle sosyal bir varlık olan insanoğlu açısından içtimaî hayat ne derece önemliyse toplum için insanın özünü oluşturan aile de o derece önemlidir. Buna göre aile, toplumda en küçük olma vasfına karşın toplumların temelini oluşturması sebebiyle en büyük role sahiptir.

    İnsanoğlu, gözünü dünyaya ilk açtığında ailesi içinde hayata tutunur. Bu ortamda şahsiyetini elde eder, gelişir ve sosyalleşir. Yetişkin bir birey olduğunda da gerçek mutluluğu ve huzuru, evlenerek kurduğu yuvasında bulur. Diğer bütün mutluluklar aslında aile huzurunun birer türevi olarak değerlendirilebilir. Bu durum “Sizi bir tek bir nefisten/candan yaratan, ondan da yanında huzur bulsun, mutlu olsun diye eşini yaratan O’dur…”[1] şeklindeki ifadeden de anlaşılacağı üzere insanın yaratılış serüveninde görüldüğü gibi her bireyin fıtratına yerleştirilmiştir.

    İnsanlık tarihinin her döneminde olduğu gibi günümüz dünyasında da aile kurumu önemini korumaktadır. Bazı değerlerin erozyona uğradığı, bireyselliğin ve bencilliğin içerisinde huzurun ve mutluluğun kaybedildiği, özellikle aileyi ayakta tutan sevgi, sadâkat, güven gibi temel kavramların maddî kaygı, gösteriş ve özentiye hapsedilerek buharlaştırıldığı, lüks yaşantı, aşırı tüketim ve güç tutkusu gibi durumların harekete geçirdiği dünyevileşme hastalığının hayatı çepeçevre ihata ettiği modern çağda, bu durumdan en fazla etkilenen kurumların başında aile gelmektedir. Gelinen bu aşamada aile kurumu içerisinde Kur’ân ve sünnet kaynaklı güzel ahlâk ve hasletlerden uzak kalan insanın sadece aileyle sınırlı kalmaksızın bazı toplumsal olaylara duyarsızlaştığı, çevresiyle, tabiatla, kainatla ve nihayetinde yaratıcısıyla olan ilişkilerinde iletişim sorunu yaşadığı gözlemlenmektedir.

    Ailede yaşanılan problemler, zamanla cemiyetin genel sorunları haline gelmiş ve çözülen aile yapısının geldiği durum endişe verici boyuta ulaşmıştır. Bu nedenle temel ilkelerini Kur’ân ve sünnetten alan aile yapısının ve aileyi ayakta tutacak dinamik kavramların tekrar hatırlanması önemlidir.

    Kur’ân-ı Kerîm’de evlilik, bir sözleşme, ağır ve sorumluluk isteyen bir anlaşma olarak ifade edilmektedir. [2]Evlilikte asıl amaç, neslin çoğalması ve devam etmesi ve kişisel özel ihtiyaçların kontrol altına alınmasıdır. Ayrıca Kur’ân’da, eşlerin ailedeki konumları ifade edilirken, birbirlerine karşı sanki örtücü birer elbise oldukları belirtilmiştir.[3] Bu anlamda aile hayatı Kur’ân’da, olgunluk içerisinde yürütülecek karşılıklı anlayışın hâkim olduğu bir müessese olarak kabul edildiğinden bu hususta karşılaşılan her türlü probleme karşı sabır, ahlâkî olgunluk, her zaman adaletli davranmak, tevekkül ve Allah’tan sakınma gibi davranış modelleri öğütlenmektedir.

      Kur’ân-ı Kerîm’den yola çıkılarak aileyi ayakta tuttuğuna/tutacağına inanılan, aile bireylerini bağlayan, zamana ve zemine göre değişmesi mümkün olmayan ahlâkî ilkeleri  sevgi, sadâkat ve güven olarak ifade edebiliriz.

SEVGİ

Kur’ân’da ifade edildiğine göre aileyi oluşturan ilk fertler olan anne ve baba başlangıçta iki yabancı iken Allah Teâlâ’nın kalplerine evlilik bağıyla birlikte sevgi, şefkat ve merhamet var etmesiyle birlikte birbirlerini sevmelerini, böylece mutluluğa kavuşmalarını sağladığı ve eşlerin birbirleri için huzur ve sekinet kaynağı olduğu anlaşılmaktadır.[4] Eşlerin birbirine olan sevgisi, karşılıklı saygıyı ve haklara uymayı, aynı şekilde anne ve babanın çocuklarını sevmesi onları sevgi, şefkat, merhamet ve güzel terbiyeyle yetiştirmelerini gerektirir. Çocukların anne-babalarını sevmeleri ise onlara saygılı olmalarını, iyi davranmalarını ve hatta öf bile dememelerini gerektirmektedir.[5]

SADAKAT

Sadâkat kavramı aile için söz konusu olduğunda, evli bireylerin birbirlerinin namuslarını korumaları, özel hayatlarının sınırlarını korumalarını ve eşinden başka biriyle meşru olmayan ilişkilerde bulunmamalarını da ifade etmektedir. Hz. Peygamber’in veda hutbesindeki “Dikkat edin! Sizin, hanımlarınız üzerinde hakkınız olduğu gibi hanımlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin hanımlarınızın üzerindeki hakkınız, iffetlerini muhafaza etmeleri ve hoşlanmadığınız kimselerin evinize girmesine izin vermemeleridir. Dikkat edin! Hanımlarınızın sizin üzerinizdeki hakkı ise onların gıda ve giyim gibi ihtiyaçlarını güzellikle karşılamanızdır.”[6] şeklindeki ifadeleriyle de bu duruma dikkat çekilmektedir.

GÜVEN

Toplumda güvenin sağlanması başta ailede sağlanmasıyla mümkündür. Bu anlamda toplumun en temel yapı taşı olan aileyi meydana getirecek olan nikâh sözleşmesinin gerçekleşebilmesi için taraflar arasında güven olması gerekir. Böyle bir güvenden sonra oluşan ailenin sağlıklı bir şekilde sürebilmesi için de yine eşler arasında karşılıklı güven, olmazsa olmaz temel koşuldur. Güven bittiği andan itibaren fiili olarak aile kurumunun varlığından söz etmek mümkün değildir. Eğer bu güvensizlik ortamı kısa sürede aşılamazsa hukuki olarak da aile birlikteliği sona erer. Ailede oluşturulacak bir güven ortamının sadece ailede kalmayıp, böylelikle aile aracılığıyla toplumda da güvenin hâkim olacağı apaçık ortadadır.. Bunu elde etmek de Kur’ân’ın öngördüğü emin/güvenilir insan ve rol model el-emin Hz. Peygamber’in yaşantısını hayata geçirmekten geçmektedir.

Bu manada, aile içindeki bireyler arasındaki ilişkilerin sevgi, sadakat ve güven gibi ahlâkî ilkelere uygun olarak güzel bir dille yürütülmesinin gerekliliği anlaşılmaktadır. Günümüz dünyasının ailesindeki sıkıntı ve problemlerin temel kaynağının bu değerlerden yoksun olması olarak ifade edilebilir.


[1]  el-A’raf 7/189; ez-Zümer 39/6

[2]  er-Rûm, 30/21; en-Nisâ, 4/19-21

[3]  el-Bakara, 2/187

[4] er-Rûm, 30/21.

[5] el-İsrâ 17/23-24.

[6] Tirmizi rada 11

Bu haber toplam 1937 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.