İnsanoğlunun bir yakını kaybetmesinin üzüntüyle, bu üzüntüyü dile getirmek için söylediği ve çoğunlukla bir ezgisi olan şiirlerdir. Ağıtların ana konusu ölümdür. Bununla birlikte kişinin yaşadığı toplumun özellikleri, yaşanmış olan sosyal olaylara da temas edilir. Ölenin güzel meziyetleri, toplumda kişiyi diğerlerinden ayıran maddî manevi hususiyetleri, kısaca Avşar ağıtlarının söylendiği yörelerde kullanılan tabirle sürdüğü “saltanat, devran” işlenir.
Alkış ve kargışlar, aynı zamanda insanların öfke, çaresizlik, nefret, kin, düşmanlık ya da sevinç, neşe, mutluluk ve korumacılığının dışavurumu; bir nevi deşarjı olarak karşımıza çıkmaktadır. Sözlü geleneğin en önemli örneklerinden sayılan ağıtların içinde, -bir yakınının kaybı üzerine bu duyguların doruklarda yaşandığı nazara alındığında- alkış ve kargışlar da ziyadesiyle bulunur.
Türk Dil Kurumu sözlüğünde alkış “bir şeyin beğenildiğini, onaylandığını anlatmak için el çırpma, alkışlama, kargış karşıtı”, kargış ise “kargıma işi veya bu maksatla söylenen sözler, lanet, telin, beddua, ilenç, alkış karşıtı” şeklinde tanımlanmıştır.
Uzunca bir zamandır derleme yaptığımız, Avşar Türkmenlerinin ağıtlarında da alkış ve kargışlar ziyadesiyle yer almaktadır. Bu çalışmamızda kendi derlediğimiz ağıtlarda rastladığımız alkış ve kargışlara örnekler sunmaya çalışacağız.
Şunu da belirtmek gerekir Avşarlar arasında “alkış” kavramı kullanıldığı gibi onun yerine “dua” da kullanılmaktadır. Ancak “kargış” kullanılmayıp, onun yerine “beddua” kavramı kullanılmaktadır.
Çalışmamızda ağıtların söyleniş yeri ve amacıyla ilgili kısa bilgi erdikten sonra alkış yahut kargışa yer verilecektir.
Avşar Ağıtlarında ve bunun bir parçası olan Çukurova Türkmen ağıtlarında en sık kullanılan kalıp hiç şüphesiz bir dua niteliğinde olan “gadanı alayım” sözüdür. Gerçekten de yörede sana gelen kaza bela bana gelsin anlamında kullanılır. Aşağı yukarı her ağıtta bu kalıba rastlamak mümkündür.
Kayseri Pınarbaşı Demircili köyünden Telli Anşa’nın (Ayşe) ağıtları çok meşhurdur. Hatta yöre söylencelerinde rivayet edilir ki Azrail, Telli Anşa’nın sesine âşık olmuş da ağıt söyletmek için sık sık bir yakınını alırmış. İşte Telli Anşa’nın, oğlunun köyün üst tarafındaki Öşşekçi dağında bulunan maden göçüğünde kalarak öldüğünde ağıt yakarken karşısında oturan “Eşe” isimli kadına:
“Gadanı alıyım Eşe
Tekerim dayandı taşa
İki tane yiğit verdim
Öşşekçi’nin kara taşa” şeklinde söyler.
Avşar ağıtlarında ölene kendini kurban etme konusunda Allah’a dua da çok rastlanılan kalıplardandır. Pınarbaşı’nın Kömarmut Köyünden Bostan isimli genç öldükten sonra anası “Bostan canım kurban” diye dua ederek gezermiş, ancak bir süre sonra hastalanır can kaygısına düşünce bir süre Bostan oğlunu anamaz. Sonrasında yakın bir köye cenazeye gittiğinde uzunca bir zamandır Bostan oğlunu anmadığını anlayarak kendini kınadığı şu dörtlüğü söyler:
“Şurada bir gelin ağlar
Oda benden dertliyimiş
Canım gurban dedim Bostan
Canım senden tatlıyımış”
Eşi tarafından vurulan kişiye yakılan ağıtta vurana yönelik bedduada:
“Senin gelinliğin batsın
Ne tez geçtin sen eşinden
Y… ağayı yenemiyok
Gözü görmüyor yaşından”
Ağıtlar her zaman ölüm olayının arkasından söylenmeyebilir. Esasen ağıt formunda olup da ölüm dışı olaylara söylenen ağıtlara da rastlamak mümkündür. Kimi kez gülmek, kimi kez başka üzüntülerini ifade etmek için ağıt yakılmaktadır.
İşte köyüne geldiğinden annesine ait evi yıktıran kardeşine:
“Yaşa bire anam yaşa
Daha ne geleci başa
Anamın evini bozmuş
Ben ne diyim şu gardaşa”
Avşarlar arasında ölenin kıyafetlerine “soyka” denir ve soyka ölüm vukuunun hemen ardından dağıtılır ve evde hiçbir şey bırakılmaz. Ancak hatıra olarak ölene ait saat, tespih, not defteri gibi eşyalar saklanabilir. Eskiden ölenin bir parça kâkülü de saklanırdı. Ölenin yakınlarının zaman zaman acısı tazelemek maksadıyla bu eşyaları çıkarıp ağladıkları ağıt yaktıkları olurdu. İşte ağıdımızın konusu çok ilginçtir, eşkıyalık yapan bir genci Sarız’ın köylerinden birinde vururlar. Vuran kişiler daha sonra nedamet gösterir ve doğan çocuğuna öldürdüğü eşkıyanın adını verir, bunu duyan ölenin annesi sakladığı kâkülü çıkarır:
“Hele kekile kekile
Bir ağla da bir kokula
Öldürmüş adını vurmuş
Evin başına yıkıla”
Yine yörede cinayet olayı üzerine, cinayeti işleyen kişilere yönelik en ağır beddualar edilir:
“Aha kör ola gözlerin
Karnına bite dizlerin
…. tabanca veren
… döne kızların
İlaha dura dizlerin
Çalgınlık getire ellerin
Tüccar olan böyle m’olur
Seyip geziyor malların”
Avşar Söğütlü Köyünden Kemal’in Ağıdında annesi, yeterince annelik yapamadığı için kendine beddua eder:
“Görgüne kurban olurum
Gülünen değmem hatrına
Durmuş bana darılmasın
Gayrı alırım fitire
Mezarda gördüm şavkını
Bir yörüdüm birde durdum
Benim analığım batsın
İki eve kilit vurdum”
Avşar ağıtlarında sık rastlanılan kalıplardan biri de ölen için başkalarını adeta gözden çıkarma diyebileceğimiz yaklaşımlardır. Genellikle ağıt yakanın ve ölenin yakınlarından birileri feda edilir.
Adana İli Ceyhan İlçesi Azizli Köyünden Muharrem’in Ağıdında benzer bir duruma rastlanır:
“Bahri d(e) ölsün Mustafa d(a) ölsün
Tatlı canım gadan alsın
Ben yalınızım ağlenemem
Tel vurun da anam gelsin”
Yine rastladığımız kalıplardan biri de kurban etme şeklindedir. Gerçekten de ölenin kıymetini ifade edebilmek için o ailenin geçmişte yaşamış en hatırlı kişisini adeta kurban eder:
Elmagöl Köyünden İsmet Güleçyüz’ün Ağıdında buna rastlarız:
“Dedeni kurban ederim
Van’dan bindirir şişeğa
Toprak yesiri ettiniz
Kara bıyıklı uşağa”
Avşar ağıtlarında yaşanan acının büyüklüğünü ifade etmek için böyle bir durumun düşmanın da başına gelmemesi konusunda dua edilir.
Çamlıca Köyünden Seyfali’nin oğlu Ahmet Özkan’ın Ağıdı:
“Buna kara düğün derler
El tutun da çekin halay
Düşman başına vermesin
Geriden bakana kolay”
Benzer bir şekilde Demircili Köyünden Çolak Hasan’ın oğlu Mehmet’in Ağıdında da dua edilir:
“Düşman başına vermesin
Sabahaça oldum deli
Ettiğini belle oğlum
Kızına çezdirrim halı”
Yine bazı ağıtlarda ölenin yakının yaşadığı hüznü ifade etmek için onun adeta “batması” istenir.
Çamlıca köyünden genç yaşta ölen Emir Ağca için:
“Bir şey diyim de darılma
Aha Bebek dayı bata
Nasıl geldin gül yiğanim
Uzun yolda yata yata”
Söz başında adını zikrettiğimiz Telli Anşa’nın oğlu Hamza için söylediği ağıdın bir dörtlüğünde ise:
“Benim analığım batsın
Kapıya bayrak dikmedim
İçeriye özne dıkıpta
Elmaya silah sıkmadım”
Bazı Avşar ağıtlarında hem alkış hem kargış verilir.
Veremli Gelinin Ağıdı buna güzel bir örnektir:
“Gadanı alıyım ana
Dert delisi oldum gene
Eğer beni yüksünürsen
Üç kızın var bana döne”
Oğlu bir cinayete kurban giden ana yaktığı ağıtta cinayeti işleyen kişiye beddua eder:
“Dana güttüm kuzu güttüm
Taşın dibinde uyuttum
Kör olasın kanlı B….
Ben bunu öksüz büyüttüm”
Avşar ağıtlarındaki alkış ve kargışlara bir sonraki yazımızda devam ederiz.
Sözü ölümü isteminin güzelliğini ifade eden güzel bir alkış ile bitirelim.
“Allah herkese sıralı ölüm nasip etsin”.
Baki selam.