Neval Çolak Arslan

30 Mart 2014 yerel seçimleriyle Büyükşehir statüsüne geçen Muğla'da, kırsal mahallerde yaşayan vatandaşlar sefer saatlerine ve ücretlerine tepki gösterirken yanı sıra “Muğla’da eşitlik” diyen Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün’ün ve Menteşe Belediye Başkanı Bahattin Gümüş’ün kırsal mahallerle ilgilenmediğini dile getirdi.

“Muğla Büyükşehir Belediyesi’ne esir ettiler bizi” diyen Muğla’nın Menteşe ilçesine bağlı Yeşilyurt Mahallesi’nde yaşayan Emekli Öğretmen Mustafa Karahan, “Bu kabahat büyükşehir yasasını çıkaranlarındır. Her şeyimizi elimizden aldılar” dedi.

“HİZMET VERDİKLERİNİ SANIYORLAR”

Muğla’nın Büyükşehir olduktan sonra ellerindeki araçları, kepçeleri, binaları ve dükkânları kaybettiklerini dile getiren Karahan, “Parayı basarsan kullanabiliyorsun. Bu kanun yanlış çıkmıştır. 60 yıllık belediyemiz vardı. Her işimizi görüyordu. Otobüslerimiz de vardı, suyumuzda ucuzdu. Şimdi iki misli fiyatla bizlere hizmet verdiklerini sanıyorlar. Her mahalleye eşit hizmet diyorlar. Merkezde Muslihittin Mahallesi’nde yaşayan bir arkadaşım var ona sordum çöpleriniz kaç günde bir alınıyor diye, her gün dedi. Bizim burada haftada 2 gün alınıyor. Nerede eşitlik. Belediyede yetkili falan yok. Herkes bir yol tutmuş gidiyor. Vatandaşı dinleyen yok orada. Muhtarlıklar kanalıyla yazılı dilekçe bildirdik” diye konuştu.

DEVA Partisi Menteşe İlçe Başkanı Hüseyin İlker Altınsoy Menteşe İlçe başkanlığı olarak vatandaşların kendisine yansıttığı ve çözümlenmesini istediği konuları muhtarlar ve mahalle sakinleriyle gazetemize anlattı.

2014 yılında Muğla Büyükşehir Belediyesi kuruluşunun ardından birçok beldelerin belediye teşkilatlanmaları tüm mal varlıklarıyla birlikte ya Menteşe ilçesi ya da Büyükşehir Belediyesi bünyesine geçtiğini dile getiren Başkan Altınsoy, “Birer mahalle oldular. Bu beldelerimiz kırsal alanda oldukları için halkımızın geçim kaynaklarının başında sulu-susuz tarım üretimleri ve hayvancılık vardı. İmar ve iskân sorunları kendi bünyelerinde çözülüyordu. Ulaşım hizmetlerini halkın talepleri doğrultusunda ve sosyal hizmet anlayışı uygulamalarıyla uyguluyordu. İtfaiye Hizmetleri de keza aynı anlayışla yerinden hizmet veriyordu. Büyükşehir yasasıyla birlikte bu sorunlar gün yüzüne çıkarak zaman içinde daha belirgin hale gelmeye başladı” şeklinde konuştu.

“KAMUSAL YARAR İLKESİ GÖZETİLİYORDU”

16 Ekim 1920’de kapanan köy ve beldelerden kırsal özelliği bulunan mahallelerin, İlçe belediyesinin teklifi ve büyük şehir belediyesinin kararı ile “kırsal mahalle” olarak kabul edildiğine dikkat çeken, Başkan Altınsoy, “Başta Yeşilyurt, Yerkesik, Yenice ve Kafaca gibi beldeler öteden beri tarım ve hayvancılıkla gelirini sağlayan ailelerin yoğun yaşadığı yerlerdir. Başta ulaşım hizmetleri bu beldelerin sakinlerinin talepleri doğrultusunda Muğla ili ile bağlantılarını 30 dakika veya en geç 60 dakika aralıklarla sağlanmaktaydı. Üstelik ücretler belirlenirken litre başı mazot fiyat artışlarının yarısı kadar bir ücret sabitlemesi yapılıyordu. Burada amaç belediyelerin kazanç sağlamasının ötesinde kamusal yarar ilkesi gözetiliyordu. Halkımız bu hizmetlerden memnundu. Şimdi ise ulaşım saat aralıkları hem uzatıldı hem de ücret olarak arttırıldı” dedi.

“KAMUSAL YARAR ÖNE ÇIKARILARAK YENİDEN GÖZDEN GEÇİRİLMELİ”

Büyükşehir Belediyesinin bu konudaki hizmetlerini kamusal yararı öne çıkararak yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini belirten Başkan Altınsoy, “15-20 kilometreyi geçmeyen ve kendi halkından başka gelip gideni olmayan bu mahallelerimiz kent içi mahalleler gibi düşünülmemelidir. Yolcu sirkülasyonu çok değildir. Bu mahallelerimiz kendi sorunlarını kendi belediye bünyelerinde sosyal hizmet anlayışı ile çözüp halkını mağdur etmezken şimdi halkımız mağdur edilmektedir. Bazen 2 saati bulan aralıklarla kentle bağlantı kurabilmektedir. Bu hizmet anlayışı olamaz. Keza ücretler konusu da aynı şekilde kilometre ile karşılaştırıldığında bu hizmet, halkımıza çok pahalı sunulmaktadır. Bu sorunun giderilmesini istiyoruz” diye konuştu.

“ÜRETİM BALTALANDI”

Vatandaşların kendi bağ bahçelerinde ürettikleri ve artan ürünlerini kent halkına sundukları sebze ve meyve üretimi de baltalandığını ifade eden Başkan Altınsoy, “Kent mahallesi gibi düşünülüp su bedelleri yüksek tutulunca üreten halkımız su fiyatlarıyla baş edemeyip üretmekten vazgeçmiştir” dedi.

“SU BEDELLERİ KIRSAL ALAN GİBİ DÜŞÜNÜLMELİ”

Eskiden kendi belediyelerinin kıt imkânlarıyla halkın yararına sunduğu hizmetlerden başta su bedellerinin kente göre çok daha düşük tutulması halkın lehine olduğunu söyleyen Altınsoy, “Hayvancılığın maliyetlerini, sulu tarımın maliyetlerini bir nebze düşük tutarak sosyal hizmet anlayışını karşılıyordu. Oysa şimdi kent mahalleleri gibi düşünülen bu beldelerimiz bağ ve bahçesinde hiçbir şey yetiştiremez oldu. Bu karar doğru değildir. Kırsal özelliği bulunan bu mahallelerimizin sakinleri olarak su bedellerinin kırsal alan gibi düşünülmesini ve üretim yapabilir hale getirilmesini istiyoruz. Mahallelerimizde hayvan yetiştiriciliği olarak yüzlerce küçük ve büyük işletme vardır. Sadece bu köylerde Tarım Bakanlığımızın verilerine göre 15 binden fazla küçük ve büyükbaş hayvan vardır. Bu hayvanların yem ihtiyacını karşılayabilmek için sulu tarım üretimi de aynı sebeplerden tamamen yok olmak üzeredir. Yetkililerin bunları dikkate alarak su bedellerini buna göre karar vermesini istiyoruz. Unutmayalım köylü üretirse, kentli de bundan yararlanır ve ülke de kazanır. DEVA Partisi Menteşe teşkilatımızca halkımızın dertlerine deva olmak ve onların sorunlarını dile getirmek amacıyla yanlarında olarak konunu takipçisi olacağız” şeklinde konuştu.

“OSMAN BAŞKAN SUYU MUĞLA GENELİNDE TOPYEKÛN EŞİT YAPTI”

Muğla’nın büyükşehir olduktan sonra su fiyatlarının iki katına çıktığını dile getiren Kafaca Eski Belediye Başkanı Murat Gökalp, “Bizim akarsuyumuz yok. Bizzat Osman Başkana bunun doğru olmadığını dile getirdim. Osman Başkan suyu Muğla genelinde topyekûn eşit yaptı, sadece kanunun verdiği köyden mahalleye dönüşen yerler dörtte birine kullandı. Belde belediyesinden düşen yerler de kent merkezi gibi alındı. Hükümet, beldeden mahalle olan bizim gibi yerlerin su parasını yarıya düşürdü. Hükümetin çıkardığı en son bir yönetmeliğe göre dörtte biri köy gibi ödeyeceğiz. Tarım ve hayvancılıkla uğraşanlara da büyük bir katkı sağlamış olacak, üreticiyi rahatlatacak. Bir sürü bunu uygulayan illerin bütün belgelerini topladım, götürdüm ve sundum buna da suç işliyor denildi. Büyükşehir belediyesi köylerin bile su ücretinde dörtte bir olmasını kabullenemiyor” diye konuştu.

Halkçı bir belediyeciliğin olmadığını belirten Gökalp, “Vergiler, her şey ikiye katlandı. Yasa böyle emrediyor. Örneğin, yasa gereği atıyorum bir adam yıllık 500 lira emlak vergisi ödüyorken aynı yıl büyükşehir oluyor ve bin lira ödüyor. 18 sene önce bu hükümet yoktu. Elektrik suya tarımsal suya bir destek vardı. Örneğin ev elektriğinin tüketimi bugün bir liraysa sulama 50 kuruştu. Yüzde elli daha düşüktü” dedi.

“16 KİLOMETRE YOLA, 6 LİRA VERİYORUZ”

Büyükşehir olmadan önce saat başı araç olduğunu ve vatandaşların ihtiyaçların ihtiyaçlarına göre düzenlemelerin yapıldığını söyleyen Kafaca Mahalle Muhtarı Ömer Gülgün, “Ben 62 yaşındayım. Çocukluğumda 1 litre mazotla 2 tane yolcu giderdi. Şimdi 1 litre mazotla yolcu bile gitmiyor. 16 kilometre yola 6 lira veriyoruz. Akşam üzere çok fazla sıkışıklık oluyor” diye konuştu.

“VERGİLERLE SUYUN FİYATI ARTIYOR”

Bin 43 lira su parası ödediğine dikkat çeken Muhtar Gülgün, “Su ile sıkıntımızı dile getirsek içimiz rahatlamaz. Evimin iki su faturasına, toplam Bin 43 lira su parasını ödedim. Hayvan suluyorum, bahçemi suluyorum, evde de kullanıyorum. Kırsalda yaşıyorum ben, üreticiyim. Kış mevsimi olmasına rağmen çok fazla geldi. Vergilerle suyun toplam ödenen fiyatı arasında çok fazla fark var. Atık su bedeli var ama alt yapı yok. Merkezle buraları bir tutamazlar. Belediyeden düştük, zengin görünüyoruz herhalde? Suyun tonu 2 lira yazıyor ama bedellerle suyun tonu 7 liraya denk geliyor. Kırsal mahalle çalışması için Valiliğe, Kaymakamlığa, Büyükşehir Belediyesine ve Menteşe Belediyesine dilekçe verdim. Daha kimse cevap vermedi. Kırsal mahalleye dönüşürsek, Dağdibi gibi bize de suyun tonu 50 kuruş olarak yansıyacak” şeklinde konuştu.

Başkan Sarıhan’dan Rusya Pazarı İçin Kritik Girişim Başkan Sarıhan’dan Rusya Pazarı İçin Kritik Girişim

“YAŞAMAK MÜMKÜN DEĞİL”

Vatandaşı nasıl ayakta tutabiliriz diye bir çalışma yaptıklarını ama gayret etseler de yaşamanın mümkün olmadığını dile getiren Kafaca Sulama Kooperatifi Başkanı Zeki Heybeli, “92 bin lira elektrik parası ödedim. 105 bin lira ciro yapmışım. Vatandaştan topladığım su parası. Beş bin lira da pompam yandı onu yaptırdım ne kaldı geriye? Arızası, çatlağı onları saymıyorum. Ben elektriği ödedim. Daha sonra düşündüm ve güneş paneli yaptırmaya karar verdim. GEKA’dan yardım almak istedim. Sulama kooperatiflerine yardımları yokmuş. Projesini de yaptırdım ve sundum. Benim kooperatifime GEKA’dan yardım yok. Kapsama alanı dışında diye. Vatandaşı kalkındırmak istiyorum ben emekli öğretmenim. Bir katkı sağlamak istiyorum. Benim hedefim, elektriği bedava getirirsem, kışın üyelerime elektrik sağlayayım dedim ama olmadı” diye konuştu.

“BÜYÜKŞEHİR OLMADAN ÖNCE BÖYLE DEĞİLDİ”

En büyük sıkıntılarının ulaşım sorunu olduğunu ifade eden Yeşilyurt mahalle sakini İsmail Kerimoğlu, “Sıkıntılarımız birkaç cümleyle bitecek gibi değil. Türkiye’nin en pahalı yolu dendiği zaman en başta Yeşilyurt var. 15 kilometrelik yol Türkiye’nin hiçbir yerinde 6 lira değildir. Cumartesi ve Pazar günleri araç yok. Yasak olabilir ama aracı olmayan insan hastaneye nasıl gidecek? Öte yandan çalışanlarımız var. Eskiden böyle değildi. Büyükşehir olmadan önce böyle değildi” dedi.

“ALT YAPI YOK AMA KATI ATIK BEDELİ ALINIYOR”

Diğer bir sıkıntının ise su olduğunu söyleyen Kerimoğlu, alt yapı sorununa da dikkat çekerek, “Su, bizim kaynak suyumuz. Ödediğimiz su ücreti merkez ile eş değer. Biz burada bağ bahçe de suluyoruz bu suyla. Kırsal kesimde yaşayan insanlarız biz. Tarlamız, bahçemiz, ekinimiz var bizim. Kentte yaşayan vatandaş gibi düşünülerek bize para kesiliyor. Üretim yapamaz olduk. Kullanılmayan hanelerden bile atık su bedeli alıyorlar. Mesela ev kullanılmıyor ama abone olduğu için atık su bedeli ödüyor. Kırsal mahalle olarak görünüyoruz. Muhtarlarımız itiraz etti. Belediye meclis üyeleri teklif ediyor, büyükşehir karara bağlıyor. Şuan karar aşamasında.  Büyükşehir olmadan önce halk ne istiyorsa ne diliyorsa öyle olurdu. İtirazlarımızın dikkate alınmasını istiyoruz. Altyapı sıkıntısına değinmeyeceğim bile. Merkezde olmayan bir şeyin burada olmasını beklemekte komik olur. Alt yapı yok ama katı atık bedeli alınıyor” diye konuştu.

“MUĞLA’DA YAŞAYANIN FARKI OLMALI”

Yeşilyurt Mahalle sakini Nihat Kapız ise, “Suyun tonu 5 buçuk-6 lira. Çiftçi 2 biber, 2 patlıcan ve 3-5 domates, salatalık dikiyor, aybaşı bir fatura geliyor 100 liradan fazla para. Bunları pazardan satın alsa, daha ucuza geliyor ama bu seferde üretim düşüyor. Benim oğlum 6 sene Nazilli’de yaşadı. Biz, genelde kendi özel aracımızla giderdik ama çoğu zamanda çocuklarımızı tek gönderdiğimizde en yakın zamanda Aydın’dan Nazilli ya 60 kilometre daha geçen sene 6 lira oldu ama buradan merkeze 15 kilometrelik mesafe de 6 lira. Gidiş, geliş her gün 12 lira yol ücreti veren insanlar asgari ücrete ya da daha düşük ücrete çalışan insanlar. Yanı sıra merkeze gelerek, otobüs değiştirme durumu olan vatandaşlarda var. İstanbul ya da Ankara’daki yaşayan insanla Muğla’da yaşayan insanın bir farkı kalmadı” dedi.

“VAAT VAR, HİZMET YOK”

Hizmetin olmadığını belirten Yeşilyurt mahalle sakini Haldun Ayaz belediye başkanlarının seçim zamanında her şeyi vaat ettiklerini ama seçimden sonra Yeşilyurt’a bir kere adım atmadıklarını söyledi.

Ayaz, Büyükşehir ve Menteşe Belediyesi Yeşilyurt’umuza çivi dahi çakmıyor. Bir yağmurda Yeşilyurt sular altında. Ulaşım çok pahalı oldu. Okuyan bir çocuğun iki kere Kötekli ’ye gittiğini düşünün, 12 lira, git-gel yapınca 24 lira. Zaten Muğla Büyükşehir Belediyesi’ne ulaşamazsınız. Başka diyecek bir kelime yok, mağduruz” diye konuştu.