CÖMERTLİK VE İSAR

CÖMERTLİK VE İSAR

Cömertlik, malın fazlasından, kendine lâzım olmayan kısmından vermektir. Îsâr ise, nefsinden fedakârlık yaparak veya hakkından vazgeçerek, kendisinin de muhtaç olduğu bir hakkı veya imkânı, diğer bir mümine Allah rızası için gönül huzuruyla devredebilmektir. "Yarar sağlama ve zararı def etme hususunda insanın başkasını kendisinden önde tutmasıdır ki bu, kardeşlikte son noktadır Bir nevi benlikten diğerkâmlığa geçip, “önce ben” yerine “önce kardeşim” diyebilmektir.

A+A-

Cömertlik, malın fazlasından, kendine lâzım olmayan kısmından vermektir. Îsâr ise, nefsinden fedakârlık yaparak veya hakkından vazgeçerek, kendisinin de muhtaç olduğu bir hakkı veya imkânı, diğer bir mümine Allah rızası için gönül huzuruyla devredebilmektir. "Yarar sağlama ve zararı def etme hususunda insanın başkasını kendisinden önde tutmasıdır ki bu, kardeşlikte son noktadır Bir nevi benlikten diğerkâmlığa geçip, “önce ben” yerine “önce kardeşim” diyebilmektir. Bu sebeple denilebilir ki îsâr, nefsin itirazlarını susturup ihtiraslarına set çekerek kazanılan manevi bir zaferdir.

Kur'ân-ı Kerîm'de îsâr kelimesi  beş surede zikredilmektedir.Bu surelerin dördü Mekkî/Mekke döneminde, biri de Medenî/Medine döneminde inmiştir.

14-04-2023.jpgRabbimiz, kullarında görmeyi arzu ettiği bu yüksek ahlâka dair şöyle buyurmaktadır:

“Onlar, kendi canları çektiği, kendileri de muhtaç oldukları hâlde, yiyeceklerini yoksula, yetime ve esire yedirirler: Biz sizi sadece Allah rızası için yediriyoruz, sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz...(derler).  (İnsan, 76/8-11)

Bir başka ayet-i kerimede de Cenab-ı Hak, cömertlikte îsar derecesine ulaşmış olan salih kullarının hâlini şöyle tarif etmektedir:

“…Kendileri muhtaç olsalar bile, başkasını daha çok düşünürler…” (Haşr, 59/9)buyurarak isar sahiplerini metheder.*

bu yönüyle isar cömertliğin zirvesidir.

Cömertlik yerli yersiz saçıp savurmak da değildir. Allâh’ın kullarına, dikkatlice ve nîmetin kıymetini bilerek ihsanda bulunmaktır. Nitekim Cenâb-ı Hak bu hususta şu ölçüyü koymuştur:

“Elini boynuna bağlayıp cimri kesilme, büsbütün elini açıp tutumsuz da olma! Sonra kınanır, (kaybettiklerinin) hasretini çeker durursun.” (el-İsrâ, 29)

      Îsâr, insanın muhtaç olduğu bir dili m ekmeği, bir yudum suyu başkalarına vermesi, onları kendisine tercih etmesidir. Başta Hz. Peygamber olmak üzere sahabe-i kiram bu fedakârlık ve feragatin en güzel örneklerini bizzat yaşamışlar ve kendilerinden sonra gelecek olan İslam toplumuna örnek olmuşlardır.

Nitekim bu yüksek kalbî seviyeye vâsıl olunduğu içindir ki sahâbe devrinde vukû bulan Yermük Muharebesi’nde; bir kırba su, kendi nefsi yerine kardeşini tercih eden üç şehidin ortasında kalmıştı.

Bir de Hz. Aişe validemizin Hz. Ömer'i kendisine tercih etmesiyle ilgili bir misal,  Hz. Ömer şehadet sebebi olan sû-i kasta uğrayınca Hz. Aişe validemize haber gönderip, şayet izin verirse Resûl-i Ekrem'in yanına defnedilmek istediğini bildirmişti. Hz. Aişe validemiz de oraya defnedilmekten ferâgat ederek yerini Hz. Ömer'e vermiş, böylece onu kendisine tercih etmek yüceliğini göstermişti.

Yine bu güzel ahlâkın ibret dolu misallerinden biri de Dâvud-i Tâî Hazretleri’ne âittir:

Hizmetine bakan talebesi birgün ona:

“–Biraz et pişirdim; lütfen buyrun?” dedi.Hocasının sükût etmesi üzerine de eti getirdi. Ancak Dâvûd-i Tâî Hazretleri, önüne konan ete bakarak:

“–Falanca yetimlerden ne haber var evlâdım?” diye sordu. Talebesi:

“–Bildiğiniz gibi efendim!” dedi. O büyük Hak dostu:

“–O hâlde bu eti onlara götürüver!” dedi. Hazırladığı ikrâmı Hocasının yemesini arzu eden samîmî talebe ise:

“–Efendim, siz de uzun zamandır et yemediniz!..” diyerek ısrar edecek oldu. Fakat Dâvud-i Tâî Hazretleri kabul etmeyip:

“–Evlâdım! Bu eti ben yersem kısa bir müddet sonra dışarı çıkar, fakat o yetimler yerse, ebediyyen kalmak üzere Arş-ı Âlâ’ya çıkar!..” dedi.

         Bir nevi Diğergamlık örneği olan isar, müminin şiarındandır. "İğne kendisi çıplak olduğu halde başkasını giydirir.", "Mum kendisini yakıp başkalarını aydınlatır." denildiği gibi, mümin de kendisi aç iken başkalarını doyura bilen, başkalarının ihtiyacını kendi ihtiyacından önde tutabilen kimsedir.

       Netice itibariyle Isâr, toplumun menfaat ve çıkarlarını kendi menfaat ve çıkarlarından üstün tutması, yaşama zevki yerine yaşatmaktan haz duymasıdır. Isâr, ulvî bir duygu, yüksek bir haslet ve insanlar arasındaki sevgi, saygı, merhamet, şefkat ve kardeşliğin güzel bir tezahürüdür.

Bu yüksek haslet ve ulvî duyguları besleyen hiç şüphesiz yüce ki ¬ tabımız Kur'ân-ı Kerim'dir. Kur'ân, böyle güzel haslet ve yüksek ideallere sahip nesil yetiştirmek için gelmiştir.

Mevlânâ  cömertlik hasletini ve onun zıddı olan cimrilik iptilâsını ne güzel ifâde eder:

“Cömertlik, cennet selvisinin dalıdır. Bu dalı elinden bırakana eyvahlar olsun. Ekin eken, önce ambarı boşaltır, ama sonra hâsılâtı pek çok olur. Fakat tohumu ambarda tutan ise, sonunda onu farelere yem yapar.”

       Asıl marifet, gönlü cömertlik ve îsar hisleriyle doldurarak Hakk’ın lütfettiği dünya nimetlerini ahiret zenginliğine dönüştürebilmektir. Cenâb-ı Hak, Peygamber Efendimiz’in mânevî terbiyesi altında yetişen Ensâr ve Muhâcirlerin isar gönüllerinden bizlere de hisseler ihsân eylesin Âmîn… Ramazan_ı şerifin; milletçe tüm yaralarımızın sarıldığı bir mevsim olmasını diliyorum.

Bu haber toplam 487 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.