DUA İBADETİN ÖZÜDÜR.

DUA İBADETİN ÖZÜDÜR.

Dua, kişiye Allah katında değer kazandıran en temel unsurlardan biridir.Bir ayette bu husus şöyle ifade edilmektedir.(Ey Muhammed!) De ki: “Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin! [1]Dua, müminin silahı, dinin direği ve ibâdetin özüdür. Kulun Allah’a yakın olmak için kurduğu ilişkilerden birisidir.Hatta Kur’ân, bir dua olan Fâtiha suresi ile başlar, yine bir dua olan Nâs suresi ile biter. İnsan, maddî veya mânevî bir şeye ihtiyaç duyduğunda...

A+A-

Dua, kişiye Allah katında değer kazandıran en temel unsurlardan biridir.

Bir ayette bu husus şöyle ifade edilmektedir.

(Ey Muhammed!) De ki: “Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin! [1]

Dua, müminin silahı, dinin direği ve ibâdetin özüdür. Kulun Allah’a yakın olmak için kurduğu ilişkilerden birisidir.Hatta Kur’ân, bir dua olan Fâtiha suresi ile başlar, yine bir dua olan Nâs suresi ile biter. İnsan, maddî veya mânevî bir şeye ihtiyaç duyduğunda o şeyi istemek için veya korku, üzüntü, güçsüzlük ve çaresizlik anında yardım dilemek için dua eder.

     Sevgili Peygamberimizin ifadesiyle “Dua ibadetin özüdür.”[2] Başka bir hadiste “Dua ibadettir.”[3] buyrulmak suretiyle duada bulunan kişinin ayrıca ibadet sevabı da alacağına işaret edilmektedir. Bu sebeple dua, insanı Rabbine götüren en temel yollardan biridir.

            Kur’an-ı Kerim’de duanın -ister darlık anında ister bolluk anında olsun- her zaman diliminde yapılması istenmektedir.

Darlık anında dua edenlerin feraha ulaştıklarında Yaratanını unutması ise, nankörce ve bencilce bir davranış şekli olduğu vurgulanmaktadır.

            Dua yapılırken unutulmaması gereken bir başka husus ise dua adabıdır.

Haddi aşmadan, gizlice ve sesi kısarak, gönülden yaparak dua edilmelidir. Yüce Rabbimiz dua adabını bizlere şöyle öğretmektedir.

“Rabbinize yalvara yakara ve sessizce dua edin. Çünkü O haddi aşanları sevmez.”[4]

            Duamızın kabulü için acele etmemeliyiz.

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) bizlere bu hususta şu uyarıyı yapmaktadır.

“Herhangi biriniz acele etmedikçe duası kabul edilir. (Kul acele ederek) Rabbime kaç defa dua ettim de duamı kabul etmedi, der.” (Buhârî, Daavât 22 )

            Duayı sadece kendimiz için yapamayız.

Rahmet elçisi Efendimiz (s.a.s.) bir hadislerinde kardeşlerimiz için yapacağımız duanın karşılığının ne olduğunu bizlere şöyle müjdeliyor.

“Bir müslüman, yanında bulunmayan bir din kardeşi için dua ederse, mutlaka melek ona, aynı şeyler sana da verilsin, diye dua eder.” (Müslim, Zikir 86.)

Dua yaparken sadece kendimiz için değil, hem kendimiz, hem ana-babamız, yakın ve uzak akrabalarımız hem de bütün Müslüman kardeşlerimiz için dua etmeliyiz. Kur’an-ı Kerim’de bu husus için şu ifadeler kullanılmaktadır.

“Hem kendinin hem de mü’min erkeklerle mü’min kadınların günahlarının bağışlanmasını dile!”[5]

            Dua edenin duasına icabet edilir.

Kur’an-ı Kerim’de insanlardan dua edilmesi, dua edenin duasına icabet edileceği ve nasıl dua yapılması gerektiğine dair birçok ayetler gelmiştir. Yüce Rabbimiz dua edenin duasına icabet ettiğini şöyle buyurmaktadır.

“Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.”[6]

            Birçok ayette nasıl dua etmemiz gerektiği bize öğretilmiştir.

Mesela günde beş vakit namazımızın her rekâtında okuduğumuz fatiha süresi bizler için çok büyük bir dua öğretilmektedir. Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır.

“(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil. “[7]

            Peygamberler her daim dua etmişler ve bizlere en güzel dua örneklerini sunmuşlardır.

Kur’an-ı Kerim’de birçok peygamberin dilinden bizlere dualar öğretilmektedir.Adem (a.s.) ve Havva Annemiz cennetten çıkarılmaları ile son bulan hadisenin akabinde Rablerine şöyle dua etmektedirler.

“(Adem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.”[8]

Sonuç itibariyle; Kur’an-ı Kerim’de ve Sevgili Peygamberimizin hadislerinde dua yapmamız istenmekte, dua yaparken tevazu içerisinde olmamız murad edilmekte, istenilecek her şeyin Yaratandan istenilmesi emredilmekte, birçok Peygamberin duada bulunduğu ve dualarına icabet edildiği örnekleriyle yaratılanlar duaya teşvik edilmektedir. Bizler de kendisinden razı olacağımız bir hayatın arzusunu kuruyorsak Yüce Rabbimize karşı duada bulunmalı, O’na sığınmalı, O’ndan yardım beklemeliyiz.

            Dualarımız, samimiyetimiz ve ciddiyetimiz nisbetinde kabul olacaktır.

Sağlığımız, rahatımız, kısaca her türlü imkanımız varken dilimizi duaya alıştıralım. Sözlü duaya ilave, fiili dua denilen, yani bizzat yapılması gerekenleri de yapalım, sonra neticeyi Allah’a bırakalım.

Dua kulun Yaratıcısına yönelmesidir.

Dua kulların kulluklarının bir gereğidir.

Dua kulluk borcunun yerine getirilmesidir.

Dua hayatta karşılaşılacak sıkıntılara göğüs germede insana en büyük destektir.

Dua hayatımızın parçasıdır.

Dua Rabbimizin bizlere değer vermesine vesiledir.

Dua Rabbe giden yoldur.

Dua Peygamberler mirasıdır.

Dua ruhun Allaha yükselişidir.

Dua maddi ve manevi takviyedir.

Dua kardeşlerimize en büyük hediyemizdir.

Dua mazlumun sığınağıdır.

Dua duyarlı olmaktır.

Hayatımızın her anının dua haline gelmesi dileğiyle...

[1] Furkan, 25/77

2 Tirmizî, Daavât 1

3 Riyazü’s-Salihin, Hadis No:1438

4 Araf, 7/55

5 Muhammed, 49/17

6 Bakara, 2/186

7 Fatiha, 1/5-78 A’raf, 7/23      

Bu haber toplam 1681 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.