Asiye Kemik

Asiye Kemik

İLETİŞİMDE “SEN DİLİ” VE “BEN DİLİ”

A+A-

“Sözünü bilen kişinin, yüzünü ağ ede bir söz.

Sözü pişirip diyenin, işini sağ ede bir söz.

Söz ola kese savaşı, söz ola bitire başı,

Söz ola zehirli aşı, bal ile yağ ede bir söz…” Der Yunus Emre. (Günümüz Türkçesi ile)

Çünkü ne söylediğimizden ziyade, neyi nasıl söylediğimizdir önemli olan. Dolayısıyla sağlıklı bir iletişim için sözcük seçimleri ve seçilen sözcüklerin kullanılma biçimi çok önemlidir. Duygu, düşünce ve hislerimizi karşımızdaki kişilere iletirken,  genellikle iki farklı biçimde cümleye başlandığı dikkatimizi çeker. Bunlardan biri “ben dili”  dediğimiz kalıp, diğeri de “sen dili”dediğimiz kalıptır. “Ben dili”; herhangi bir durumun üzerimizdeki etkisini (ben merkezciliğe düşmeden ve karşımızdaki kişiye kendisini değersiz hissettirmeden) kendi duygularımızdan ve düşüncelerimizden bahsederek ifade etme şeklidir. “Ben dili” ile kurulan cümlelerde genellikle duygunun nedeni anlaşılır.  Bu noktada “ben dili”; duygusunu açıkça ifade eden tarafı rahatlatırken, ben iletisini alan kişiyi ise başkalarının duygularını anlamaya yöneltir. Dolayısıyla iletişim daha empati odaklı olduğu için daha sağlıklı olur. Empati demişken araya çok kısa bir hikaye iliştirmeden geçemeyeceğim.

“Göğsü kınalı bir serçe varmış. Gök gürlediği zamanlar tir tir titreyerek yere yatar, gök yıkılmasın diye de ayaklarını havaya kaldırırmış. Bir yandan da “korkumdan kırk kantar yağım eriyor” dermiş. Bir gün birisi demiş ki “sen kendin beş dirhem gelmezsin, nerden oluyor da kırk kantar yağın eriyor?” Bunun üzerine serçe şöyle cevap vermiş; “Herkesin kendine göre dirhemi, kantarı var; siz ne anlarsınız?”

İşte önemli olan herkesin kendine göre bir dirhemi, bir kantarı olduğunun farkındalığı ile iletişim kurma hali içinde olabilmektir.

“Ben dili” bu farkındalığa kapı aralarken, “sen dili” ise bu kapıyı kapatır. Çünkü “sen dili”; herhangi bir durumun karşıdakinin davranışları üzerinden ifade edilme şeklidir. Dolayısıyla ben dili herhangi bir suçlama ve yargılama içermezken; sen dili ise suçlama ve yargılama içerir. İletişim sırasında eleştirildiğini, suçlandığını ya da yargılandığını hisseden kişiler, kendini savunmaya geçer. Savunmaya geçen birey ise karşısındaki kişiyi anlamak için değil, sıranın kendisine gelmesi ve cevap vermek için dinlemeye başlar. Anlamadan yoksun yalnızca cevap verebilmek için yapılan dinlemenin ise iletişimi zorlaştıran bir rolü vardır. “Sen dili” ile “ben dili” arasındaki farkı bir cümle ile örneklendirmek gerekirse; örneğin, birine “sen dilini” kullanarak "sözümü kesiyorsun" dediğiniz zaman kendisini savunmaya geçebilir.  Çünkü “sen dili” kişiyi / kişiliği hedef alır. Ama “ben dilini” kullanarak "sözüm bölündüğünde rahatsız oluyorum" dediğiniz zaman, kişi suçluluk duygusu hissetmeyecek ve savunmaya geçmeyecektir. Çünkü ben dili davranışı/ sorunu hedef alır. 

Ben dilinin merkezinde sizin duygularınız vardır.

Duyguların ise doğrusu ve yanlışı yoktur.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.