Muğla'dan yaraları sarmak için deprem bölgesine giden gönüllü sağlık çalışanlarının hastaneye dönüştürdüğü çıkarma gemisi TCG Bayraktar'da görev yapan Muğlalı Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Merih Yılmaz, “Beni o deprem bölgesine, ‘orada bulunmam gerekiyor, benim vatanıma borcum bu’ düşüncesi götürdü. Hayatınızda öyle zamanlar olur ki, aklınız, fikriniz ve hatta ruhunuz çoktan gitmiştir de tek yapmanız gereken vücudunuzu da oraya taşımanın bir yolunu bulmaktır. Ben de bulduğum ilk fırsatta vücudumu deprem bölgesine götürdüm. Sadece yapmam gerekeni yaptım, çünkü başka türlü huzur bulmam mümkün değildi” dedi.

Muğla’da özel bir hastanede Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı olarak görev alan Op. Dr. Merih Yılmaz, Kahramanmaraş merkezli, 10 ilin etkilendiği depremlerin ardından Muğla’dan giden gönüllü sağlık çalışanlarının yüzer hastaneye dönüştürdüğü TSK çıkarma gemisi TCG Bayraktar'daki görevini tamamlayarak memleketi Muğla’ya döndü.

Muğlalı Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Merih Yılmaz deprem bölgesinde görev aldığı TCG Bayraktar Gemi Hastanesi’nde yaşananları gazetemizle paylaştı:

“0 gün dokuz saat ara ile gelen 7.7 ve 7.6 şiddetindeki iki deprem on ili vurdu, 41 bin civarında bina yıkıldı veya ağır hasar aldı, 20 milyona yakın insanımız depremden doğrudan veya dolaylı olarak etkilendi. Yüzyılın felaketi olarak nitelendirilen bu depremler hepimizi derinden etkiledi. Zaten hiçbir insan böyle bir felakete tepkisiz kalamazdı. O gün sivil toplum örgütleri ve gönüllülerden oluşan binlerce insan doğrudan deprem bölgesine daldı. Herkes gibi ben de yardım etmek istiyordum ancak bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum çünkü ilk etapta oraya giden doktorların sosyal medyadaki videolarında bölgede doktor eksikliğinden ziyade malzeme eksikliği olduğu vurgulanıyordu. İlk gün böyle geçti” dedi.

site-taslak-053.jpg

MUĞLA’DA KALMAK ACI VERİYORDU

Sosyal medyada deprem bölgesine ilişkin videoları görünce Muğla’da kalmanın kendisine acı verdiğini ifade eden Op. Dr. Yılmaz, “İkinci günün sabahı sosyal medyada deprem bölgesinden gelen görüntü ve haberlerde yıkımın ve çaresizliğin boyutları açıkça ortadaydı.Depremin vurduğu her yer savaş alanına dönmüştü. Hastaneler yıkılmış, yüzlerce sağlık personeli göçük altında kalmıştı. Binlerce insan halen göçük altında yaşam mücadelesi veriyor iken binlercesi de onları kurtarmaya çalışıyordu. Böyle bir ortamda damar yaralanmaları, karın boşluğu ve göğüs kafesinde ezilmelerle sık karşılaşılır. Bu hastalarda kanama kontrolü, damar tamiri veya göğüs travması nedeni ile acil cerrahi müdahaleler gerekebilir. Bir uzva kan götüren atardamarın yaralanması veya tıkanması o uzvun ampütasyonuna (kesilmesine) neden olabilir. Ayrıca göçük altında kalanlarda Crush Sendromu denilen ve hayatı tehtit eden ciddi bir durum oluşur. Bu insanların bir kısmı göçük altından sağ olarak çıkarılsalar bile birkaç gün sonra hayatını kaybedebilir. Bu nedenle bir kalp ve damar cerrahının yakınlarda bulunması yaralılara ve sağlık çalışanlarına güven verir. Benim orada olmam gerekiyordu. Ruhum çoktan deprem bölgesine uçmuştu, vücudumu da deprem bölgesine götürmenin bir yolunu aramaya başladım. Başhekim Beyin yanına gittim, hastane yönetimi depremzedelere gönderilmek üzere yardım malzemeleri ayarlamaya başlamıştı. Herkesin yüzünden düşen bin parçaydı ve deprem bölgesine gitmek istediğimi bildirdim” diye konuştu.

8.jpg

“GİT VE GEREKEN NEYSE YAP DEDİLER”

Op. Dr. Yılmaz bölgeye gidiş sürecini şöyle anlattı: “Çalıştığım kurum özel bir hastane ve ben burada çalışmaya başlayalı henüz 2,5 ay kadar oldu. Hastanedeki açık kalp ameliyatları benim sorumluluğumda. Benim deprem bölgesine gitmem demek, hastanede bu süre boyunca açık kalp ameliyatı yapılmayacağı ve hastanenin maddi kayba uğrayacağı anlamına geliyordu ve bu duruma yönetim kurulu sıcak bakmayabilir endişem vardı. Ben tüm bunları düşünürken beklediğim haber geldi. Millî Savunma Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı koordinasyonu ile ülkemizin en büyük iki çıkarma gemisi deprem bölgesine sevk ediliyordu. Bu gemiler Aksaz Deniz Üssü Komutanlığı’ndan sağlık personeli ve yardım malzemelerini alıp deprem bölgesine gideceklerdi. Muğla İl Sağlık Müdürlüğü ilk gemi için listeyi tamamlanmış, ikinci gemi için kalp ve damar cerrahisi uzmanı arıyorlardı.

Başhekim bey, gider misin diye sorduğunda ‘uygun görürseniz’ çok isterim dedim. Hastane yönetim kurulu talebime jet hızıyla onay verdi ve gerekeni yapmam konusunda beni yüreklendirdi. O an, bu hastanede çalışmaya başlamakla ne kadar doğru bir tercihte bulunduğumun farkına vardım. Çünkü paradan daha önemli olan şeyler vardır ve onlar da gayet bunun farkındaydı.

Hemen ilk işim eşim ve ailemle görüşmek oldu, çünkü onlara haber verme fırsatım olmamıştı. Çok kısa sürede hazırlıklarımı yaptım. İlk giden gemideki kalp ve damar cerrahisi uzmanı arkadaşı aradım ve gemideki eksik malzemeleri öğrendim. Çalıştığım hastanenin ameliyathane deposunu bana açtılar ve ne eksik varsa aldım. Üniversite hastanesi de geri kalan malzemeler ve cerrahi setler konusunda destek oldu.”

İYİ Kİ BURADAYIM VE DOĞRU YERDEYİM

Geminin içine ilk girdiğinde ‘iyi ki buradayım ve doğru yerdeyim’ dediğini söyleyen Op. Dr. Yılmaz, “Bölgeye yola çıkar çıkmaz hemen kolileri açmaya başladık. Çıkan tıbbi malzemelerin ve ekipmanların listesini yaptık.Op. Dr. Naki Bulut, Op. Dr. Süreyya Kolcuoğlu, Prof. Dr. Ethem Acar, Uzm. Dr. Uyarış Çoban, Uzm. Dr. Toros Mert Saraçoğlu, Uzm. Dr. Kudret Alan, Prof. Dr. Bülent Huddam, radyoloji ve laboratuvar teknisyenleri, hemşireler, ebeler, ATT, paramedik, UMKE ve 112 ekipleri, herkes oradaydı. Gemi komuta kademesiyle bir toplantı gerçekleştirdik ve görevimizin TCG Bayraktar Çıkarma Gemisini ikinci seviye hastane hizmeti verecek şekilde düzenlemek olduğunu öğrendik. Op. Dr. Naki Bulut’un organize ettiği bir toplantı ile durum tespiti yaptık. Gemide kalacak personel listesini belirleyerek görev dağılımı yaptık, eksik cihaz, tıbbi malzeme ve ilaç listelerini belirledik. Hasta kayıt sistemi kurduk. Bilinci kapalı getirilecek hastalar için tanımlayıcı bileklikler hazırladık. Bu tip durumlarda en önemli konu birbirlerini tanımayan ekipler arasında düzgün bir koordinasyonun sağlanmasıdır. O sırada toplantıda bulunamayan Prof. Dr. Ethem Acar’ı geminin sağlık koordinatörü seçtik. Sağlık koordinatörü gemi limana demirlediğinde gemiyi acil sağlık sistemine entegre edecek, eksik tıbbi cihaz ve malzemelerin temini için bağlantıları sağlayacaktı. Tamamı gönüllü olan bir ekiptik, bunu kimin yüzüne baksanız kolaylıkla anlayabilirdiniz. Geminin seyri boyunca gemideki herkes bir an için bile sızlanmadan çalıştı. Elimizdeki tıbbi cihazların bir kısmının bağlantısı gemi ile uyumsuzdu. Anestezi Uzm. Dr. Kudret Alan’ın ve TCG Bayraktar’ın askeri teknik ekibinin yoğun çalışmaları sayesinde cihazlar gemi ile uyumlu hale getirildi. Menteşe Devlet Hastanesi’nden gelen ameliyathane hemşireleri Ümmü Kılınç, Nevil Dereliçiçek, Çiğdem Yarış ve Yatağan Devlet Hastanesi’nden gelen ameliyathane hemşiresi Bilgehan Kurt, bunlar çok cevval insanlar, geminin küçük ameliyathane odasını kısa sürede tam işlevsel hale getirdiler. Gemi sabaha karşı Payas’a yanaştı. Gemiyle deprem bölgesine getirilen yardım malzemeleri taşıyan tırlar, ağır iş makinaları, ambulanslar ve UMKE ekipleri hızla deprem bölgesine dağıldı. Geminin devasa hangar bölümünde kayıt, triaj alanları oluşturuldu. Sarı ve kırmızı alanlar ayrıldı. Ultrason odası, enjeksiyon odası, acil küçük cerrahi müdahale odası, röntgen ve laboratuvar odaları yanında 120 yataklı erişkin ve çocuk bölümleri oluşturuldu. Bütün bunların gerçekleştirilmesinde Acil Tıp Uzmanlarımız Dr. Mert Toros Saraçoğlu ve Dr. Uyarış Çoban’ın zekası ve bilgisi yanında TCG Bayraktar’ın komuta kademesinin tecrübesinden yararlandık ve geminin askeri personelinin büyük emekleri geçti” ifadelerine yer verdi.

‘GELDİK, BURADAYIZ VE SİZİ BEKLİYORUZ’ 7,7 MİLYON KİŞİYE ULAŞTI

TCG Bayraktar Gemisini ikinci basamak hastaneye çevirdikten sonra Hatay, Payas MMK Metalurji Limanına demirlediklerini ancak hasta gelmediğini dile getiren Op.Dr. Yılmaz, “Gemi limana demirledikten hemen sonra bölge koordinatörleri ile irtibata geçilerek gemi acil sağlık sistemine entegre edildi ancak bölge halkı bizim orada olduğumuzu bilmiyordu. Gemi sadece acil hastalara değil, ayaktan başvuracak hastalara da hizmet verecek kapasiteye sahipti. Hemş. Çiğdem Yarış Hanım bir video çekelim burada olduğumuzu sosyal medyada duyuralım diye teklifte bulundu. Videoda, ‘Geldik, buradayız ve sizi bekliyoruz’ dedik ve 20 dakika sonra hastalarımız gelmeye başladı. Videomuz sosyal medyada 7,7 milyon kişiye ulaşmıştı. Biz orada sosyal medyanın gücünü gördük. İstisnasız olarak söylüyorum, ilk gün gelen hastaların neredeyse tamamı videoyu gördükten sonra bize başvurduklarını ifade etti.O videodan sonra yüzlerce destek mesajı ve yardım teklifi içeren telefonlar aldım. Bölgedeki onlarca yerli ve yabancı haber kanalı gemimizi manşetlerine ve bültenlerine taşıdı. Bölgedeki gönüllü sağlık profesyonelleri Bayraktar’a akın etti. Kısa sürede sayımız 100’e yaklaştı. Ülkenin her yerinden tırlarla gemimize tıbbi malzeme gönderildi. Video sayesinde gemi bir anda ülkenin gündemi oldu ve doğruyu söylemek gerekirse TCG Bayraktar Gemi Hastanesi’nin bölgedeki varlığı herkese iyi geldi” dedi.

4 BİN 500 ÜZERİNDE HASTAYA SAĞLIK HİZMETİ VERİLDİ

Göçük altında kalarak, Crush sendromu olan çok sayıda hasta getirildiğini anlatan Op. Dr. Yılmaz, “Acil müdahalelerini yapıp kara hastanelerine ve çevre illere sevk ettik. Sistem düzgün kurulduğu için çok iyi çalışıyordu. Gemide bulunduğumuz süre boyunca 4 bin 500 üzerinde hastaya sağlık hizmeti verildi. TSK tarihinde ilk kez askeri bir gemide bebek dünyaya geldi. Çok tatlı bir kız bebekti. İsmini Hatice koydular, Göbek adı Bayraktar Gül oldu. Sağlıkçılar yığınla gelmeye başladı, Tekirdağ Şehir Hastanesinden gelen ortopedi uzmanı Op.Dr. Fatih Fariz’in çok emeği geçti. Kendisi deprem bölgesinde farklı illerde gönüllü olarak çalışmış ve ardından otostop çekerek gemimize gelmiş.Öz eleştiride bulunmak gerekirse, Muğla’dan yola çıkarken yanımızda çocuk uzmanı yoktu. Bu eksikliğimizi bölgedeki çocuk uzmanı arkadaşların bizlere katılması sayesinde çok kısa sürede çözdük. Bütün bunlar o video sayesinde gerçekleşti. Ankara’da Özel Muayenehane Hekimliği yapan çocuk doktoru Dilşah Önerli Hanım da, atlamış arabasına dalmış deprem bölgesinin içine. Düşünebiliyor musunuz, çok gurur verici” diye konuştu.

1-006.jpg

“İNSANLAR ELİNDEN GELENİ YAPIYORDU AMA KOORDİNASYON ZAYIFTI”

Sağlıkçı olmaları nedeniyle normal çalışma hayatlarında da takım çalışmasına aşina oldukları için gemide koordinasyonun kısa sürede oluşturulabildiğini dile getiren Op. Dr. Yılmaz, “Ekibimiz ne yapması gerektiğini, nasıl yapması gerektiğini çok iyi biliyordu. Millî Savunma Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı’nın koordinasyonuyla biz bu işi başardık. İlk gün bildirdiğimiz 15-20 kalem malzemeye ulaşabilmek için 3-4 tır dolusu yardım malzemesini ayrıştırmak zorunda kaldık çünkü tırların içindeki malzemelerin listesi yoktu. O kolilerin tek tek ayrıştırılması, listelenmesi, depolanması ve ihtiyaç olan yerlere tekrar nakledilmesi hep askeri personel yardımları sayesinde oldu.Bu yardımlar sadece tıbbi malzemeler de değildi, bebek bezi, mama, su, battaniye, kıyafetler ve oyuncaklar da vardı. Bu malzemeler de geminin yanında istiflenerek ihtiyacı olanların alması sağlandı. Bence bu tip afet durumlarında olması gereken, güvenli bir alanda tıbbi ilaç, malzeme ve ekipman deposu oluşturulmalı ve gelen tüm yardımlar burada ayrıştırılarak ihtiyacı olan sağlık tesislerine sevk edilmeliydi” dedi.

“MAAŞIM YATAR MI DİYE DÜŞÜNMEDİM”

Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Merih Yılmaz şöyle devam etti:

“Ben maaşım yatar mı diye hiç düşünmedim, 14 gün kaldım deprem bölgesinde ve ihtiyaç halinde gitmem gerekirse yine giderim. Beni o deprem bölgesine, ‘orada bulunmam gerekiyor, benim vatanıma borcum bu’ düşüncesi götürdü. Kısacası yapmam gereken şeyi yaptım ve huzurluyum. Oraya giden ekiplerden, ‘şu yoktu, bu yoktu, şu eksiklik vardı’ diye duymazsınız. İşi yapan adam aynen şunu söylüyor, ‘Gittim, yapmam gereken şeyi yaptım ve geldim.’ Düşünsenize; UMKE, 112 ve sahadaki diğer ekipler su içmiyorlardı tuvaletleri gelmesin diye. Soğukta ambulansın içinde uyudular. Onlar inanılmaz çalıştılar, aşırı özverililerdi.”

“BİR TANE İNSAN DEĞİL Kİ YÜZLERCE İNSAN”

Mesajlar karşısında çaresiz hissettiği anları anlatan Op. Dr. Yılmaz, “Bana çok sayıda mesaj geliyordu, ‘Hocam enkazdan çıkarılmış, bulamıyoruz’ diye herkes yakınlarının fotoğraflarını atıyordu. Koordinasyon merkezi, 112 ve diğer sevk birimlerinin destekleriyle bir şekilde yardımcı olmaya çalıştık. Bir tane insan değil ki yüzlerce insan ve bir kısmı da çocuktu” ifadelerine yer verdi.

Bodrum Sousa’ya Değer Biçti Bodrum Sousa’ya Değer Biçti

“GÖNÜLLÜLÜĞÜN HİÇBİR BEKLETİSİ YOKTUR”

Deprem bölgesinden ayrılırken, aklını ve kalbini orada bırakarak geldiğini ifade eden Op. Dr. Yılmaz, Gönüllüğün hiçbir beklentisi olmadığını kaydetti.

Zor bir görevi yerine getirebilmenin huzuru ve mutluluğu içerisinde olduğunu dile getiren Dr. Yılmaz, “Bu anlattıklarım yaşadıklarımızın küçük bir kısmı. Binlerce insan koordineli olarak çalıştı. Bazı anlarda inisiyatif aldı ve şartları zorladı. Hepsine sonsuz teşekkürler. Milli Savunma Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı çalışanlarına, annem Cemilay Yılmaz’a, babam Nihat Yılmaz’a, verdiğim ani kararlara anlayışla yaklaşan ve beni hep destekleyen değerli eşim Uzm. Dr. Işılay Bilge Yılmaz’a, biricik kızlarım Gülce Karya ve Mina Ada Yılmaz’a, bütün bu sürecin başından sonuna kadar desteklerini esirgemeyen hastane yönetim kurulu başkanı ile yönetim kurulu üyelerine, hastane başhekimimize, birlikte geçirdiğimiz tüm süre boyunca kendimizi evimizde gibi hissetmemizi sağlayan, bize huzurlu bir çalışma ortamı sunan TCG Bayraktar’ın saygıdeğer komuta kademesi ve tüm askeri personeline, çalışma arkadaşlarıma, yorulmak nedir bilmeyen acil servis, ameliyat, yoğun bakım ve çocuk hemşirelerimize, anestezi, radyoloji, laboratuvar teknisyenlerimize, tıbbı ilaç, cihaz ve malzeme deposu sorumlularına, ebelerimize, ATT ile paramedik arkadaşlarımıza sonsuz teşekkürler” dedi.