Organlarını narsistik olarak sahiplenen kişilerde ise somatizasyon bozukluğu ve panik bozukluk gibi rahatsızlıkların daha yaygın görüldüğüne dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, “Bilinçsiz kişiler organ bağışı konusuna olumsuz yaklaşıyorlar ama şu anda toplumda buna karşı ön yargı gittikçe azalıyor.” açıklamasını yaptı.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Organlarını bağışlayabilen bir insan kendini aşmıştır ve övgüye layıktır. Bir insanı organ bağışı yapmak olumsuz etkilemez.”

Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası kapsamında, organ bağışını psikolojik açıdan değerlendirdi.

“Empati duygusu yüksek kişiler daha objektif karar veriyor”

Bağış yapmanın insanın fedakârlık yapması anlamına geldiğini ifade eden Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bir insanın fedakârlık yapabilmesi için empati yapabilmesi gerekir. Empati yeteneğinin gelişmiş olması lazım. Empati yetenek değil, beceri ve öğrenilen bir şey.” dedi.

Empatinin çocukluktan itibaren öğrenilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, empati duygusu yüksek, bilgelik kapasitesi olan, kendini aşarak evrensel düşünen kişilerin, karar verirken daha objektif olduklarını söyledi.

Bir kimsenin organlarını bağışlamadan ölmesi durumunda bedenin de organların da toprağa karışacağını dile getiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu durumun kişiye de topluma da bir faydası yok. Kişi ‘benim olsun kötü olsun’ diyorsa orada narsistik sahiplenme vardır. Organlarını narsistik olarak sahiplenen kişilerde özellikle somatizasyon bozukluğu ve panik bozukluk rahatsızlıkları çok daha yaygın görülür. Bu kişiler sağlıklarına o derece yüksek bir anlam yüklüyorlar ki vücutlarının bir yeri uyuşsa, başı dönse, biraz saçma düşünceler aklına gelse ‘aklımı kaybediyorum’ diye panik yaparlar. Buna narsistik yaralanma diyoruz.” dedi.

Narsisizmini aşmış kişilerin organ bağışı konusunda daha objektif düşündüklerine vurgu yapan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü:“Bu olgunluktaki kişiler, çocuğu veya bir yakını vefat ettiğinde ‘çocuğumun organlarını bağışlayarak bir başkasının hayatına dokunmuş oluyorum ve bu durum çocuğumun dünyadaki izinin devam etmesi anlamına geliyor’ diyerek organ bağışını onaylar. Büyük düşünen kişiler ancak böyle durumlarda savunucu olur. ‘Ben önemliyim, başkaları önemli değil’ diyenler, başkalarının hayatını değiştirecek umudun toprağın altında çürümesine göz yumar. İnsanı insan yapan vücudumuzdaki organik maddeler değil bu yapımızdır.”

“Gelenekçi olmak insanın kendisini geride bırakmasıdır”

Öldükten sonra hızla ruh ve bedenin birbirinden ayrıldığını ve ruhun artık vazifesini bitirmiş, başka bir enerji bandına geçmiş olduğunu söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İnançlı kimseler için organ bağışı konusunda bazı ön yargılar olabiliyor. ‘Organı alan kişi yanlış bir şey yaparsa benim yakınıma da günah yazılır’ diye düşünebiliyorlar. Bu tamamen batıl inanç. Bir insanın özgür iradesi olmadan yapılan yanlıştan o insan sorumlu olmaz.” dedi.

“Biz kan veriyoruz, iyi ki de veriyoruz.” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, senede bir kan vermenin peygamber tavsiyesi olduğunu hatırlattı. Bazılarının bu durumu hacamat olarak algıladığını aktaran Prof. Dr. Tarhan, şunları söyledi: “Aslında peygamberimiz bu zamanda olsa hacamat yapmak yerine kan bağışı yapardı. Dini bugünkü doğrularla düşündüğümüz, eski sorulara yeni cevaplar verdiğimiz zaman düzenli kan bağışının peygamber tavsiyesi olduğunu anlarız. Hacamat gelenekçi bir düşünce. Gelenekli olmak iyidir ancak gelenekçi olmak insanın kendisini geride bırakmasıdır. Hacamat yapanlar ya da yaptıranlar yanlış anlamasın, ancak bu maalesef hadis-i şerifin yerini tutmuyor. Hadis-i şerifin yerini tutacak Kızılay’a kan bağışı yapmaktır. Ben sağlığım el verdiği sürece çok kan bağışı yaptım.”

“Organlarını bağışlayabilen kişi övgüye layıktır”

Kimlik kartlarında kişinin rızası dahilinde ‘ölümüm durumunda organlarım bağışlanabilir’ diye yazması gerektiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yazarsa bu kişi öldüğünde artık yakınlarına sormaya gerek yok, kimlik kartında onayı olduğu için organları hemen bağışlanabilir. İdeal olan bu.” dedi.

Kadavra bağışlamanın organ bağışlamaktan farklı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Anatomide kullanılmak üzere kadavra da bağışlanabiliyor, bu tamamen farklı bir durum. Organ bağışı ise bir başka kişiye yarayabilecek bir şey. Organlarını bağışlayabilen bir insan kendini aşmıştır ve övgüye layıktır. Bir insanı organ bağışı yapmak olumsuz etkilemez. Ancak bu konuda ön yargılı, bu konuyu daha önce hiç düşünmemiş, sürprizlere alışık olmayan bir kimse böyle durumlarda afallar. Kişinin ön yargılarını dağıtmak lazım. Organ bağışı ruh sağlığını olumsuz etkilemez. Bu bir fedakarlıktır ve böyle bir fedakârlık yapmak insani bir değer ve duygudur. Organ bağışı yapan kişi bir başkasına yardım etmenin mutluluğunu yaşar, yardım alan da sağlığına kavuşmanın heyecanını ve sevincini yaşar. İki taraf da kazanır.” açıklamasını yaptı.

Karşı çıkılması gereken organ bağışı değil organ satışıdır

Bizim inanç sistemimize göre kişinin organlarını satması değil, bağışlamasının kabul gördüğünü dile getiren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bunun için hiç kimse dini gerekçelerle organ bağışına karşı çıkamaz, karşı çıkılacak şey organ satışıdır. Bilinçsiz kişiler organ bağışı konusuna olumsuz yaklaşıyorlar ama şu anda toplumda buna karşı ön yargı gittikçe azalıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı da organ bağışıyla ilgili çok güzel fetvalar yayınlandı ve yapıcı bir yaklaşımda bulunuldu. Bu nedenle toplumdaki bu kültürel ön yargılar daha çok bilgisizlikten kaynaklanıyor.” dedi.

“Organ bağışı yüksek bir ahlaki değerdir”

Organ bağışı yapma kararının, insanların kendilerini topluma katkıda bulunmuş hissetmelerine nasıl katkıda bulunabileceğine de işaret eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, sözlerini şöyle tamamladı:

“Aç bir insanı doyurduğun, yetim birisinin eğitim hayatına katkı sağladığın ya da ihtiyaç sahibi birinin ihtiyacını giderdiğin zaman ne hissediyorsan organ bağışı yaptığında da öyle hissedersin. Bir yargıcın adalet dağıttığı zaman yaşadığı güzel bir his, bir hekimin hastayı tedavi ettiği zaman hastasının ona dua ettiğinde uyanan olumlu hisler gibi…

Sıla Akgül’ün ismi yaşayacak Sıla Akgül’ün ismi yaşayacak

Organ bağışı yüksek bir ahlaki değerdir. Organ bağışı ile ilgili bir kampanya olsa ‘bağışlamak ister misiniz’ deseler ben kimlik kartıma yazdırmayı kabul ederim. Devlet bununla ilgili bir kampanya yapsa, bir seferberlik başlatsa ‘öldüğüm zaman organlarımın bağışlanmasında benim için sakınca yoktur’ diye söylerim.”