SAVUNMASIZIZ

SAVUNMASIZIZ

Neval ArslanTMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Muğla İl Temsilcisi Coşkun Çatalkaya, son zamanlarda ülkenin dört bir yanında yaşanan afetlere yönelik açıklamalarda bulundu.Ocak 2020 ile 17 Ağustos 2021 tarihleri arasında geçen 1 buçuk yıllık bir zaman dilimini baz alan Çatalkaya, “Elazığ-Sivrice, Bingöl-Karlıova, Van Başkale, Manisa-Akhisar, İzmir-Seferihisar depremleri, Van-Bahçesaray çığ düşmesi, Adana, Antalya, İstanbul, Giresun, Van, Bursa,...

A+A-

Neval Arslan

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Muğla İl Temsilcisi Coşkun Çatalkaya, son zamanlarda ülkenin dört bir yanında yaşanan afetlere yönelik açıklamalarda bulundu.

Ocak 2020 ile 17 Ağustos 2021 tarihleri arasında geçen 1 buçuk yıllık bir zaman dilimini baz alan Çatalkaya, “Elazığ-Sivrice, Bingöl-Karlıova, Van Başkale, Manisa-Akhisar, İzmir-Seferihisar depremleri, Van-Bahçesaray çığ düşmesi, Adana, Antalya, İstanbul, Giresun, Van, Bursa, Rize, Artvin, Samsun, Sinop, Kastamonu, Bartın’ da meydana gelen sel baskınları, Antalya, Muğla, Burdur, Aydın, Osmaniye, Maraş gibi birçok yerleşim biriminde meydana gelen yangınlar, Orta, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde görülen kuraklık, Marmara’da yaşanan müsilaj sorunu gibi çok farklı afet türleri ile karşı karşıya kalmıştır” şeklinde bir değerlendirmede bulundu.

1 BUÇUK YILDA 50 MİLYAR KAYIP

İl Temsilcisi Çatalkaya, meydana gelen bu doğa kaynaklı afetler nedeniyle 400’den fazla vatandaşın yaşamını yitirdiğini ve binlerce vatandaşın ise yaralandığını belirten Çatalkaya, 100 binden fazla konut, işyeri gibi bina ve bina türü yapı başta olmak üzere çok sayıda sanat yapısı, nehir tipi HES ve altyapı tesisi zarar görmüş veya yıkılmıştır. Yaşanan bu afetlerden dolayı ülkemiz son bir buçuk yıllık sürede 50 milyar liranın üzerinde ekonomik kayıpla da karşı karşıya kalmıştır.” dedi.

PLANSIZ İMAR SONUCU

Türkiye’de yaşanan deprem, yangın, sel baskını, heyelan, çığ düşmesi, kuraklık ve müsilaj gibi doğa kaynaklı afetlere karşı, iktidarlar tarafından yıllardır ülkede uygulanan yanlış politikalar nedeniyle hazırlıksız ve savunmasız durumda olunduğuna dikkat çeken Çatalkaya, “Bu durum ülkemizde yıllardır iktidarların beton lobisinin etkisiyle uygulaya geldiği bütünleşik afet yönetim sisteminden uzak, insanı/ekosistemi odağına almayan, arsa ve arazi rantı politikalarına bağlı olarak doğa kaynaklı afet tehlike ve riskleri açısından sorunlu dere yatakları, fay zonlarının üstü, heyelanlı alanları plansız bir şekilde imara ve talana açmasının bir sonucu olduğu görülmektedir. Ülke insanımızın hala, ‘risk havuzuna’ dönüşmüş yaşam alanlarında yaşamak zorunda bırakıldığı, toplumda afet güvenliği farkındalığı konusunda ilerleme sağlanamadığı, kurumlar arası yetki ve sorumluluk ile eşgüdüm ve koordinasyonun bulunmadığı, hazırlanan strateji ve  planların işe yaramadığı, afetlerle mücadele etmekle görevli kurumların altyapı, yetişmiş insan gücü ve donanımdan yoksun olduğu, yöneticilerin birçoğunun afet süreçlerinin yönetiminden bihaber ve liyakatten yoksun olduğu yaşanan son yangınlar ile Karadeniz bölgesindeki sel baskını ve heyelanlar sonrası açıkça görülmektedir.” şeklinde konuştu.

AFET BİLİNCİNİN SON KIRINTILARI TOPLUMSAL BELLEKTEN SİLİNDİ

17 Ağustos depreminde görevde olan 57. hükümetten sonra göreve gelen 9 hükümetin de aynı şeyi yaparak deprem/afet gerçeğini unuttuğu ve unutturduğunu belirten Çatalkaya, “İktidarların imar barışı, fay zonları, dere yatakları ile heyelanlı alanları yapılaşmaya açan uygulamaları” gibi deprem/afet güvenliğini hiçe sayan uygulamaları ile afet bilincinin son kırıntıları da toplumsal bellekten silinmiş oldu.” dedi.

İl Temsilcisi Çatalkaya, “Afetlere karşı savunmasız durumda olan ülkemizde TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak, afet etkilerine karşı kırılganlıklarımızı azaltmayı hedefleyen, sadece teknik açıdan değil siyasal, ekonomik ve sosyal boyutları güçlendirilmiş politikalar ve planlar hayata geçirilmelidir.” dedi.

AFET ŞURASI

Ülkemizde yaşanabilecek afet ve acil durumlara yönelik tehlike ve risk faktörlerini belirlenmesiyle başlanacak çalışmanın detaylarına değinen Çatalkaya, “Öncesinde yapılması gereken koruyucu ve önleyici faaliyetler ile afet ve acil durum sırasında yapılması gereken müdahale ve sonrasında yapılması gereken iyileştirme veya yeniden çalışmalarının bütünlüklü olarak ele alınarak değerlendirileceği, güncel bilimsel ve teknik gelişmeler ve ihtiyaçlar ışığında, her görüşten ve kesimden insanın katılımı ile ‘afet şurası’ ivedilikle toplanmalı; doğa ve insan kaynaklı afetlerin olumsuz etkilerine karşı,  afet risk azaltımı ve yönetimi sisteminin inşası için gerekli eylemleri, iş programı ve zaman cetvelini de içeren stratejik planlar oluşturulmalıdır. Bu planların izleme ve değerlendirmesi ilgili kamu kurumlarının yanı sıra meslek odalarının da yer aldığı bir grup tarafından gerçekleştirilmeli ve kamuoyuna belirli periyotlar da açıklamalar yapılmalıdır.” dedi.

EĞİTİM PROGRAMLARI

Ülkemizdeki afet risk azaltımı ve yönetimi sisteminin kurulması ve işletilmesi için gerekli çalışmalar katılımcı ve çevreye duyarlılık temelinde sürdürülmesine dikkat çeken Çatalkaya, “Tüm yönetim düzeylerinde afet risklerinin azaltılması anlayışı ve yönetimi yaygınlaştırılmalı; afet risklerine karşı toplumun her kesiminde bilinç düzeyinin yükseltilmesi hedeflenmeli, bu amaçla ilköğretim düzeyinden başlayarak afetlere karşı bilinç, eğitim programlarının bir parçası haline getirilmelidir.” diye konuştu.

SİYASİ İKTİDARLARIN TAVRI VE KARARLARI

Ülkelerin afet yönetim sistemlerinde, süreci en çok etkileyen unsurun siyasi iktidarların tavrı ve kararları olduğuna dikkat çeken Çatalkaya, “Bu konulardaki siyasi kararsızlıklar, afet güvenliği kültürüne kayıtsızlık veya süreci sekteye uğratabilecek karar ve uygulamalar geriye gidiş anlamına gelecek; afetlerin önlenebilir bir durum olduğuna dair algının topluma yerleşmesinin önünde engel olacaktır. Bu nedenle biryandan, İmar Barışı ile Fay Zonları, Dere Yatakları ile Heyelanlı Alanları Yapılaşmaya Açan Uygulamalar gibi süreci bölen ve aksatan politikalardan vazgeçilmeli, bir yandan da afet risk azaltımı ve yönetimi sisteminin gerektirdiği yapısal düzenlemeler bir devlet politikası kararlılığında hayata geçirilmeli; sürekli ve sistematik olmalı ve toplumsal farkındalığı artırmalıdır.” ifadelerini kullandı.

FAY YASASI KAZANDIRILMALI

İl Temsilcisi Çatalkaya şöyle devam etti:

“Kendisi bir yardım yasası olarak, afetlere müdahale hizmetlerini yönetmek amacıyla yaklaşık 62 yıl önce, o günün kentleşme, idari yapılanma, teknoloji ve yaşam koşullarına göre hazırlanmış olan 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunun günümüz koşullarındaki afet yönetim sisteminin ihtiyaçlarına yanıt vermesi mümkün değildir. Bu yasanın tadilatı yerine risk azaltma odaklı bütünleşik bir afet yönetiminin ana hatlarını içerecek şekilde düzenlenecek bir çatı yasa altında afet mevzuatı yeniden yapılandırılmalı; diğer ülkelerde de örneğine rastlanan, deprem özelindeki çalışmalara referans olacak bir Fay Yasası kazandırılmalı; planlama ve yapılaşma açısından Diri Fay Haritası, Yüzey Faylanması Tehlikesinin Değerlendirilmesi, Kuraklık, Taşkın Tehlike ve Risk Haritalarının kullanımı gibi farklı afet türlerine ilişkin tedbirlerin alınmasını sağlayacak alt mevzuat düzenlemeleri acilen gerçekleştirilmelidir.”

BETON LOBİSİ

“Çevre ve Şehircilik Bakanlığı başta olmak üzere ilgili Bakanlıkların toplumun ihtiyaçları yerine beton lobisinin istem ve çıkarları yönünde imar, planlama, yapı üretim ve denetim, kentsel dönüşüm, çevre, orman, tabiat varlıkları koruma gibi kanunlarda yaptıkları değişikliklerle, kentlerimiz doğa kaynaklı afetlere karşı korumasız hale getirilmiş, her depremde veya taşkında daha fazla insanımızı kaybeder hale gelinmiştir.” diyen Çatalkaya, “Bu kapsamda Afet mevzuatı yeniden yapılandırılırken İmar, Yapı Üretim ve Denetim, Çevre, Orman, Mera,Tabiat Varlıkları Koruma Kanunları yeniden yapılandırılmalı;  imar, yapı üretim ve denetim ile afet mevzuatı arasındaki kopukluk giderilerek risk azaltma odaklı bütünleşik afet yönetim sistemi içerisinde birbirine entegre olarak çalışır hale getirilmelidir. Bu kapsamda DSİ Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan “Taşkın Tehlike ve Risk Haritaları” imar mevzuatının bir parçası haline getirilmeli, yüksek taşkın riski bulunan alanlar imar planlarına işlenerek bu alanlar yapı üretimine kapatılmalıdır.” diye konuştu.

AFET DAİRE BAŞKANLIKLARI KURULMALI

Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı’nın eşgüdüm merkezi olması ve Deprem Araştırma Daire Başkanlığı’nın tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi MTA Genel Müdürlüğü’ne bağlanması ile ilgili konuşan Çatalkaya, “Mevcut afet yönetim yapısı içinde, afet yönetiminin her aşamasındaki (risk ve zarar azaltma, hazırlık, müdahale ve iyileştirme) görev, yetki ve sorumluluklar arasında akılcı dengeler, rol ve görev dağılımları oluşturulmalı; etkili ve verimli bir yönetim yapısı geliştirilmelidir. Bu nedenle risk azaltma odaklı afet yönetim sisteminin kurumsal yapılanması yeniden düzenlenmeli. Büyükşehir belediyeleri başta olmak üzere yerel idarelerin organizasyon yapısında acilen değişikliğe gidilerek, bünyelerinde Afet Daire Başkanlıkları kurulmalı, İtfaiye Daire Başkanlıklarının görev, yetki ve sorumlukları genişletilerek yangınlar dahil tüm afet türlerine müdahale edebilecek kapasiteye ulaştırılmalıdır. Ayrıca yerel idarelerin afet sonrası yardım, iyileştirme ve yeniden inşa süreçlerinde ki sorumlukları artırılmalıdır.” şeklinde konuştu.

KALİTESİZ YAPI STOKU

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun  kapsamında yapılan kentsel dönüşüm projelerine değinen Çatalkaya, “Ülkenin 24 kenti, 80’ni aşkın ilçesi, 502’i aşkın köyünün doğrudan fay hattı ve zonları üstüne oturduğu, taşkın riski yüksek alanlar ile heyelanlı alanlar üzerinde çok sayıda yerleşim biriminin bulunduğu gerçeğinden hareketle ülkenin afet/deprem öncelikleri dikkate alınarak hayata geçirilmesi sağlanmalı.” dedi.

RİSK HARİTASI ÜRETİMİ HIZLANDIRILMALI

“Ülkemizde sadece deprem için değil heyelan, çığ düşmesi, su baskını, obruklar, tıbbi jeolojik riskler, yangınlar gibi tüm afet tehlike türlerine yönelik olarak tehlike ve risk haritası üretimi hızlandırılmalı” diyen Çatalkaya, “Bu haritaların üretimi konusunda ilgili kurumlar ve üniversiteler teşvik edilmeli, ülke insanının kullanımına ücretsiz sunulmalı ve bu haritaların planlama ve uygulama süreçlerinin bir parçası haline getirilmesi sağlanmalıdır.” diye konuştu.

YENİ BİR SİSTEM KURULMALI

İl Temsilcisi Çatalkaya şöyle devam etti:

“Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın asıl amacından sapmış düzenleme ve uygulamaları sonucunda; vatandaştan ücretini peşin alan ancak karşılığında başta zemin ve temel etütleri olmak üzere etüt ve projelerin izleme, kontrol ve denetim faaliyetini yerine getiremeyen yapı denetim sistemi uygulamalarından vaz geçilmeli, etüt ve projelerin hazırlanması ile yapı üretim süreçlerinin tamamının fenni mesul yapı denetim firmaları tarafından yapıldığı bir sistem kurulmalıdır.”

RUHSAT HARÇLARI AMACINA UYGUN KULLANILMALI

Belediyeler tarafından gelir kaynağı haline dönüştürülen yapı ruhsat harçları, amacına uygun olarak kullanılarak, sağlıklı ve afet/depremlere karşı dirençli yapıların yapılmasını sağlanmasına dikkat çeken Çatalkaya, “Etüt ve projelerin yerinde denetimini etkin şekilde yerine getirecek personel ve kurumsal altyapının geliştirilmesi amacıyla kullanılmalıdır.” dedi.

Yaşanan her afetten sonra, barınma ve yaşam alanlarını, işyerlerini kaybeden ve afetten zarar gören yurttaşların TOKİ tarafından borçlandırılması suretiyle ev veya işyeri yapılması uygulamasından vazgeçilmesi gerektiğinin altını çizen Çatalkaya, “Sağlıklı ve güvenli bir yaşam hakkı ve barınma sorunun temel bir insan hakkı olduğu gerçeğiyle konu yeniden ele alınmalı, afetten zarar gören yurttaşlarımıza ücretsiz barınma olanakları sağlayan düzenlemeler hayata geçirilmelidir.” diye konuştu. 

Bu haber toplam 304 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.