27 Mayıs 2019 tarihinde Muğla Gazetesi’nde yapmış olduğum “Üç Erenler Türbesi Kaderine Terk Edildi” başlıklı haberimde “Üç Erenler” diye bilinen Salih, Ömer ve Mehmet isimli evliyaların mescidi olduğunun ortaya çıkarılmasının ardından, Üç Erenler Cami ve Türbe Konservasyon Çalışması’nın yarım kaldığı bilgisini edinmiştik.
Haberimin üzerinden yaklaşık 2 yıl geçmesine rağmen türbenin korunmasına dahi hiçbir şey yapılmadığı, aksine geçen zamanla duvarlarının döküldüğü ve alanın çöplük olarak kullanılmaya başlandığı görüldü.
Yanısıra alanın duvarında asılı “Üç Erenler Cami ve Türbe Konservasyon Çalışması” tabelasının artık orada olmadığı ve birkaç parçasının yerde olduğu dikkat çekti.
Halk arasında Muğla’nın en büyük yatırları oldukları söylenen ve türbenin 1175 yılında kurulan Bayramiye Tarikatı’ndan Salih, Ömer ve Mehmet isimli evliyaların mescidi olarak iddia edilen alanda, 2004 yılında Muğla Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü tarafından Emir Beyazıt Mahallesi’nde yeşil alan çalışması yapılırken 800 yıllık türbe kalıntısına rastlandı.
TÜRBE ÇÖPLÜK YUVASINA DÖNDÜ
Kazı alanında mescit, türbe, abdesthane ve oturma odaları bulundu. Muğla Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü tarafından “Üç Erenler Cami ve Türbe Konservasyon Çalışması” başlatıldı. Türbe korundu ve kurtarıldı. Fakat başlatılan çalışma yarım kaldı.
“Üç Erenler Türbesi Kaderine Terk Edildi” başlıklı haberimizin üzerine yetkililerin harekete geçmesini beklerken, türbenin yok olmaya başladığı görüldü.
Gençlerin zaman geçirdiği bir park haline gelen türbe adeta çöplük yuvasına döndü.
Üç Erenler, Menteşe İlçesi Komiser Hamdi Bey Karakolu’na giden sokağın üzerindeki boş arsada bulunuyor. Burada yer alan mezarları rüyasında gören bir hayırsever tarafından Prof. Dr. Namık Açıkgöz danışmanlığında, Muğla Koruma Kurulu nezaretinde ortaya çıkarıldı. 2005 yılında Prof. Dr. Adnan Diler Başkanlığı’nda “Muğla Üç Erenler Türbesi Kazı, Restorasyon ve Konservasyon Çalışması” başlatılmıştı.
“İNCİR DİKİP, OCAĞINA İNCİR AĞACI DİKMEDİKLERİ KALMIŞ”
Konuyla ilgili bilgisine başvurduğum Prof. Dr. Namık Açıkgöz, alanın korunduğunu, kurtarıldığını ama öylece çalışmaların yarım kaldığını belirtmişti.
Prof. Dr. Açıkgöz, Muğla Üç Erenler Türbesi Kazı, Restorasyon ve Konservasyon çalışması ve mekânın son durumu hakkında şu ifadelere yer vermişti:
“İncir Dikip, Ocağına İncir Ağacı Dikmedikleri Kalmış. Burası Anadolu’daki tasavvuf hareketlerinden birisi olan Hacı Bayram Veli tarafından 13. Yüzyılda teşhis edilen Bayramiye Tarikatı’na mensup üç velinin türbesinin, camisinin ve evinin olduğu bir mekândır. 1994 de beni buraya getiren, burada bulunan kara selvidir. Bu kara selviyi takip ederek geldim. Burada bir toprak yığını vardı. Muhtemelen buradaki mescit, türbe ve ev kerpiç ya da mıhra dediğimiz şekilde yapılmıştı. Sonra harap olmuş ve kimse el atmamıştı. 15 yıl önce bu yeri rüyasında gören Ömer amca başta olmak üzere ve arkeoloji bölümünden Prof. Dr. Adnan Diler hocamızın destekleriyle burada bir kazı çalışmasından temeller elde edildikten sonra duvarlarda yükseltme yapıldı. Yani konservasyon çalışması gerçekleştirildi. Korundu, kurtarıldı. Ama öylece kaldı. Gerisi tamamlanmadı. Esasında binanın tamamlanması gerekiyordu. Tabi ki ortaya çıkması bizi mutlu etti. Mutlu etmeyen bir şey var. Dikkat edin bu altıgen bir türbedir. Muğla yöresindeki beylikler döneminin en güzel yapılarının yansımasıdır. Muğla’da birkaç yerde daha vardır altıgen türbe. Beylikler devrini ve Selçuklar dönemini yansıtır bu yapılar. Bu altıgen türbenin içinde muhtemelen Üç Eren’ler dediğimiz; Salih, Ömer ve Mehmet isimli evliyalar yatıyordu. 1937 de şehir planlamasına göre buradaki kabirler, yani üçünün de naşı Hamursuzun Eteğindeki kabristana nakledildi. Fakat konservasyondan sonra buraya tutulmuş ağaç dikilmiş. Her birinin de bulunduğu yer altıgen türbe kısmı. Burası insanların namaz kıldığı yerdi. Muhtemelen burada dergâhta vardı, evde vardı. Burası ibadethaneydi. Onları bulamadık. Verilere göre elimize geçen bilgi türbedir. Mescidin gördüğümüz gibi mihrap kısmı da belli. Ama buranın içine ağaç dikilmesi yanlıştır. Bu mantığı anlayamadım. Türbenin içine ağaç dikilmez. Yani bir incir dikip, ocağına incir ağacı dikmedikleri kalmış. Bu ağaçların burada kesilip, inşaatın tamamlanması gerekir.”
Yetkililerin sessiz kalarak, türbenin beylikler devri mimarisiyle tamamlanıp, kültürel mekân olarak Muğla’ya kazandırılmaması dikkat çekici.
Yaklaşık iki sene önce yapılan haberde yetkililere seslenen Prof. Dr. Namık Açıkgöz’ünde dediği gibi; umarız bir el atılır ve sadece konservasyon çalışması yapılıp, yok olmaya yüz tutmaz.
-Neval Çolak ARSLAN
***Kaynak; “Gadın Molam” Kitabı Özcan Özgür
Prof. Dr. Namık Açıkgöz
***Konservasyon; Mimari yapının doğallığı bozulmadan, yapıldığı döneme, kullanılan malzemelere uygun ve özgün niteliğine bağlı kalınarak yapılan işlemlerdir.





