Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen 'Uluslararası İnsan Hakları Konferansı ve Yankılar Sergisi Açılış Programı'na katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, açıklamalarda bulunuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen 'Uluslararası İnsan Hakları Konferansı ve Yankılar Sergisi Açılış Programı'ndaki konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Adalet ve özgürlükler konusunda güçlü birer ses olan Şule Yüksel Şenler ile Malcolm X’in verdikleri mücadeleyi anlatan Yankılar sergimizin, ülkemiz, İslam âlemi ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Arşiv fotoğrafları, belgeler, ses ve video kayıtlarının yanı sıra yapay zekâ destekli yenilikçi sanat çalışmalarının da yer aldığı bu sergi, çağları aşan onurlu bir hak ve adalet arayışının İstanbul’daki yankısını oluşturacaktır.
27 Kasım’a kadar devam edecek bu anlamlı sergiyi tüm vatandaşlarımızın, özellikle de genç kardeşlerimizin ziyaret etmesini son derece önemli buluyorum. Gençlerimiz, kendilerinden önce hangi zorlukların yaşandığını; insanların sırf düşüncelerinden dolayı hangi baskı ve zorbalıklarla karşı karşıya kaldığını burada çok net bir şekilde görebilecek.
Ziyaretçiler, bu iki büyük şahsiyetin hak ve özgürlük mücadelesinde, tüm zorluklara rağmen neleri başarabildiklerini; dikenli yollarda nasıl cesurca yürüyebildiklerini yakından müşahede edecekler.
Kendilerini tebrik ediyor, Şule Yüksel Şenler Vakfı’nın tüm mensuplarına yürekten başarılar diliyorum.
"FİLİSTİN VE TÜM MAZLUMLARA DAYANIŞMA MESAJI İLETİYORUM"
Yaralarını sarmaya çalışan Filistinli kardeşlerimiz başta olmak üzere, Sudan’da, Yemen’de, Somali’de ve daha birçok coğrafyada zor günler geçiren tüm mazlumlara gerek şahsım gerek eşim gerekse milletim adına buradan dayanışma mesajlarımı iletiyorum. Zulme karşı hakkı savunacağız.
"BAŞÖRTÜSÜ DAVASININ SANCAKTARLIĞINI YAPTI"
Altı yıl önce dualarla ebediyete uğurladığımız Şule Yüksel Şenler, adalet ve hakikat ışığının Türkiye’deki en güçlü tecellilerinden biri olmuştur. Şahsımın ve değerli eşimin hayatında çok özel bir yeri olan Şule ablamız, 81 yıllık ömrüne asırlara sığmayacak bir mücadele azmi sığdırmıştır. Anadolu’yu karış karış gezerek yaptığı konferanslarıyla, röportajlarıyla; kalemiyle ve kelamıyla bizlere fevkalade güçlü bir miras bırakmıştır.
Türkiye’de başörtüsü davasının sancaktarlığını yapmış; düşünce ve ifade hürriyetinin, kılık kıyafet özgürlüğünün tam manasıyla tesis edildiği bir ülke için fedakârca mücadele etmiştir.
"TERBİYE EVVELA AİLEDE BAŞLAR"
Bu vesileyle, eserleriyle, fikirleriyle, yaşamıyla ve özellikle de zor zamanlarda sergilediği dik ve dirayetli duruşuyla, başta şahsım ve kıymetli eşim Emine Erdoğan olmak üzere milyonlarca insanın hayatına dokunan Şule Yüksel Şenler hanımefendiyi özlemle ve rahmetle yad ediyorum. Aklı selim, kalbi selim, zevki selim sahibi bir nesil yetiştirme arzusuyla; eğitim, kültür, sanat, aile, kadın, çocuk ve sağlık alanlarında yürüttüğü faaliyetlerin yanı sıra çeşitli başlıklarda düzenlediği seminer, sergi ve konferanslarla Şule Hanım’ın mirasına sahip çıkan vakfımızın çalışmalarını takdirle takip ediyorum.
Kendi ifadesiyle anneleri fetih neslinin yetiştiricisi olarak gören Şule ablamız, bir eserinde eğitim ve aileye ilişkin şu cümleleri kuruyordu, "İmanlı ve güçlü nesillerin yetişmesi için dini, milli ve ahlaki terbiye ve eğitime son derece ehemmiyet verilmelidir. Bu terbiye evvela ailede başlar. Ailede ise bu eğitim daha çok anneye düşmektedir." Eğitim ve kültür sahasındaki faaliyetlerini işte bu anlayışla sürdüren vakfımızın, geçen hafta Milli Eğitim Bakanlığımızla imzaladığı protokolle bütün bu çalışmalarını yeni bir merhaleye taşıdığını görüyoruz.
Protokol kapsamında 81 ilimizde 81 okul kütüphanesi, 11 deprem şehrimizde ise 28 eğitim ve meslek atölyesi kurulacak. Ayrıca içinde bulunduğumuz eğitim öğretim yılında 15 bin öğrencimize kırtasiye desteği sağlanacak. Kendilerini tebrik ediyor, Şule Yüksel Şenler Vakfı'nın tüm mensuplarına yürekten başarılar diliyorum.
Diğer taraftan ortaya koyduğu mücadeleyle tüm dünyada hafızalara kazınan, zulme rıza göstermeyip adaletin sesiyle haykıran şehit Malik el-Şahbaz'ı, yani Malcolm X'i de yine rahmetle, hürmetle anıyorum. Merhum Malcolm X de baskılara aldırmadı, tehditler karşısında yılmadı, zorbalara ve zorbalıklara boyun eğmedi. Ayrıntıcılığın kurumsallaştığı bir dönemde karizmatik ve cesur kişiliğiyle ırkçılığa meydan okudu, eşitsizliğe baş kaldırdı. Merhum Malcolm X, doğruları seslendirmenin cesaret gerektirdiği bir dönemde şöyle haykırıyordu, "Ben gerçeğin peşindeyim. Kimin söylediği önemli değil. Ben adaletin peşindeyim. Kim için veya kime karşı olduğu önemli değil."
Yaşadıkları çağa mühürlerini vuran her iki ismin de ortak özelliği şuydu; Şartlar ne kadar çetin olursa olsun, zulüm kimden gelirse gelsin, hakkı ve hakikati son nefesine kadar savunmak, inandıkları yoldan asla sapmamak, dönmemek, ayrılmamak. Aralarında binlerce kilometre mesafe vardı ama her iki isim de vicdan ve adaletin, hak ve hakikatin farklı coğrafyalardaki gür ve mağrur sesi oldu. Dikkat ediniz, o cesur sesler gök kubbede öyle güçlü bir makes buldu ki yankıları bugün bile duyulmaya, hissedilmeye devam ediyor.
Gönüllerimizin sultanı, hayat ve hidayet rehberimiz Peygamber Efendimiz, bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştu; "Allah'a yemin olsun ki bu davamı terk etmem karşılığında sağ elime güneşi, sol elime de ayı koysalar, Allah'ın dinini güçlendirinceye veya bu yolda canımı verinceye kadar asla bundan vazgeçmeyeceğim." İşte bu örnek duruşu hayatlarının merkezine yerleştiren, bu uğurda çile çeken ve bedel ödeyen her iki isim, hiç tartışmasız hem kalplerdeki hem de tarihteki yerlerini almışlardır. İnşallah ebediyen hayırla, şükranla, büyük bir hürmetle hatırlanacaklardır. Rabbim onlardan razı olsun. Bizi de onların gittiği yoldan, bu kutlu güzergahtan ayırmasın diyorum.