ÖZ ŞEFKATE DAİR BİR TEKRAR

ÖZ ŞEFKATE DAİR BİR TEKRAR

Birkaç gün önce Özşefkat odaklı duygusal dayanıklılığa farkındalık atölyesi yaptık. Katılımcıların atölyeye dair duygularını almış, bilgisayarımı kapatmış evime doğru giderken hissettiğim duygu mutluluktu.Atölyeye katılanlardan biri “mutluluğunu besleyen diğer duyguların neydi?” diye sorardı büyük ihtimalle.Mutluydum çünkü günü kendine öz şefkat göstermenin ne demek olduğu ile bitirmiştik. Hem de bunu yapmanın nasıl bir olduğunu...

A+A-

Birkaç gün önce Özşefkat odaklı duygusal dayanıklılığa farkındalık atölyesi yaptık. Katılımcıların atölyeye dair duygularını almış, bilgisayarımı kapatmış evime doğru giderken hissettiğim duygu mutluluktu.

Atölyeye katılanlardan biri “mutluluğunu besleyen diğer duyguların neydi?” diye sorardı büyük ihtimalle.

Mutluydum çünkü günü kendine öz şefkat göstermenin ne demek olduğu ile bitirmiştik. Hem de bunu yapmanın nasıl bir olduğunu da deneyimleyerek.

Çok zaman önce bir köşemde yazdığım Öz şefkate dair bir yazımı tekrar paylaşmak istiyorum sizlerle. Zira bazı tekrarlar benim için kıymetli ve o atölye bana bu tekrarı yapmam gerektiğini hissettiren. Çünkü insan istiyor ki herkesin yolu bir şekilde öz şefkatle buluşun.

“Nedir peki bu öz şefkat?

Kişinin zor zamanlarında kendisini duygusal anlamda desteklemesidir. Değer verdiğimiz insanların zor zamanlarında onlara gösterdiğimiz desteği ve nezaketi  kendimize de göstermektir.

Yani Dr. Kristin Neff’in dediği gibi “Öz şefkat, zor bir zamanınız olduğunda, kendinizde sevmediğiniz bir şeyi farkettiğinizde, iyi bir arkadaşınızla yapacağınız destekleyici ve anlayışlı bir şekilde yanıt vermeyi içerir.”– aslında.

Ancak pek azımız bunu yaparız. Çünkü pek çoğumuzun içinde, kendimizi eleştiren hiç susmayan bir ses vardır. Planladığımız bir hedefi gerçekleştiremediğimizde, bir hata yaptığımızda ya da herhangi bir zor zamanımızda bu sesin söylediklerini duyarız en derinlerden. Genellikle eleştiridir bize söyledikleri. Bu sesi duymaya başladığınızda kendinize şu soruyu sorun “aynı durumda en yakın arkadaşım olsaydı, ona ne söylerdim, nasıl davranırdım? İçimden yükselen eleştirel bir  sesle mi yaklaşırdım, yoksa şefkatle mi?”

En yakın arkadaşımız ya da sevdiklerimiz söz konusu olduğu zaman onlara gösterdiğimiz şefkati kendimizden esirgiyoruz çoğu zaman. Kendi kendimizin arkadaşı olmayı beceremiyoruz. Kendi elimizden tutan, kendi saçlarımızı okşayan, kendi sırtımızı sıvazlayan olamıyoruz. Böyle davranmanın bencillik, polyannacılık ya da kendine acımak olduğunu zannediyoruz.

Halbuki bazılarımızın zannettiğinin aksine, öz şefkatli olmak demek; bencillik, narsistlik ya da kendine acımak demek değildir.

Çünkü kendisine karşı öz şefkati olan bir birey kendini yüksek görerek zayıflıklarını yok saymaz. Yaptığı bir hata ile övünmez. Zayıflıklarını reddetmez, yaptığı hatayı ve hatanın vermiş olduğu hissi kabul eder. Kurduğu cümle “hata yaptıysam yaptım, iyi ki de yapmışım ya da sen nasıl bu hatayı yaparsın..?” şeklinde değil “kendimi yaptığım hatamla kabul ediyorum…” şeklinde olacaktır. Çünkü öz şefkatli bir insan bencillik ve narsisizmden beslenen cümleler kurmaz. Tam aksine içinde öz nezaketin olduğu şefkatli cümleler kurar. Hataların da insan olmanın bir parçası olduğunun farkında olan öz şefkatli insan, yapılan hatayı görmezden gelmek yerine telafi yoluna gider.

Peki, pek çoğumuzun yabancısı olduğu öz şefkatli olma halini nasıl geliştirebiliriz?

Dr. Kristin Neff’in düşüncesi bağlamında kendimize öz şefkat verebilmenin 3 unsuru olduğunu söyleyebiliriz.

İlki öz nezaket.

İkincisi kişinin, hem kendinin hem de tüm insanların kusurları olduğunu kabul ederek aslında acı çekenin yalnızca kendisi olmadığını fark etmesi.

Üçüncüsü ise yargısız gözlem yapabilme becerisini geliştirmesidir.”

Bu haber toplam 274 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.