AYŞE GÜLER

AYŞE GÜLER

Bir İnsanı Sevmekle Başlayacak Her Şey!

A+A-

Bugün Türk Edebiyatının önemli isimlerinden Sait Faik Abasıyanık’ın doğum gününde onu anıp,tanıyalım ..
Memleketimizin yetiştirmiş olduğu en büyük hikaye yazarı Sait Faik,
23 Kasım 1906 yılında Adapazarı’nda dünyaya gelmiştir.Necip Fazıl Kısakürek ona “Adalı” soyadını yakıştırmıştır.Hikayelerinde de Adapazarı’ndan sıkça bahseder. Adapazarı’ndan bir hemşeri edasıyla ve belirgin bir aidiyet hissiyle, kısacası Adapazarlı bir kimlikle bahsettiği satırların büyük önem taşıdığını söylemeliyiz. 

“Sevgilim, bizim memleketin çocuklarının ne kadar güzel olduklarını bilir misin? Nasıl bilmeyeyim, deyip gülme; hepsi bana benzemezler. Belki ben bir istisnayım… Bilhassa memleketin çocuklarının gözlerinde tatlı bir saffet, bir merhamet, bir safiyet vardır ki, değme büyük şehirlerin çocuklarında bunlar yoktur” 
*
Babası İstiklal madalyası sahibi Mehmet Faik Bey,annesi Makbule Hanım’dır.Varlıklı bir ailede dünyaya gelen Sait Faik , Rehber-i Terakkî’de ilk öğrenimini tamamlar.Lise yıllarında şiir ve hikayeye ilgi duymaya başlayıp ,ilk eserlerini kaleme alır.
*
İşgal yıllarında İstanbul’a taşınır. Dârülfünun Edebiyat Fakültesi’ne başladıysa da babası öğrenim hayatını avare yaşayış tarzından ötürü ekonomi eğitimi için İsviçre’ye gönderir ancak  burda da yaşadığı bohem hayatı sebebiyle diplomasını alamadan ülkeye geri döner.Bir dönem Türkçe öğretmenliği,bir dönem muhabirlik yapar.Babasının ölümünün ardından kalan miras ve yazdığı yazıların gelirleriyle yaşamını devam ettirir.
*
Siroz hastalığına yakalanıp 1951’de tedavi için  Fransa’ya gider ancak kısa bir sürede döner,sıklaşan krizleri sebebiyle yatırıldığı hastanede hayatını kaybeder.Burada Sait Faik’in mal varlığını ve eserlerinin telif haklarını Darüşşafaka'ya bıraktığından da bahsetmeliyiz.
*
İlk hikâyelerinde Maupassant tarzında (durum hikayeciliği)ve Ömer Seyfeddin,Reşat Nuri Güntekin gibi hikâyecilerin etkisinde yazarken Fransa dönüşü kendine mahsus bir hikâye dili geliştirir. Toplumu dert edinmiştir. Köylüleri, işçileri, kasabalıları, orta boyda şehir insanlarını anlatır. Eserlerinde kendini anlatır gibi anlatır.Okuyucu yaşantılardan izler bulur.İstanbul’un kibar ve sosyete muhitlerini bir türlü sevemez,kirli ikiyüzlü ,çıkarlara dayalı metropol yaşantısı yerine memleketinin saf,samimi ilişkilerini benimser.Bu sebeple Adapazar’ını eserlerinde sık sık görürüz.Adapazarı onun için “Mutluluklar Kasabası”dır.

“Hilesiz kucaklamak istiyorum dünyayı, şehri ve seni, dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak herşey…”

Önceki ve Sonraki Yazılar